20 Ağustos 2013 Salı

Leylek leylek havada

Ve biz yine sabahın köründe güne başladık. 6 mıydı 6 buçuk mu bilmiyorum ama işte o arada uyandı Cancan ve tabi bizde. Bu ne sıcak yahuu sanki odanın içinde bir alev topu var :( Kaş'daki odamızın mobilyaları daha yeni olmasına rağmen minnakcık bile olsa bir balkonu yoktu. Ayrıca bu sefer denize değil dağa  bakan odaya denk geldik. Olsun be çarşaf temiz sıcak su var bu bize yeter :) Aslında klimada var odada ama mümkün olduğunca açmamaya çalıştık.

Yeni ve erken başlayan günde tek planımız plaja gidip yayılmak, serilmek, uzanmak, yüzmek, çimmek, ıslanmak, biraz daha uzanmak, biraz daha yüzmek filan öyle şeyler işte. Anca 11 gibi atabildik kendimizi plaja. Kaş'ın tek Mavi bayraklı plajı  Akçagerme otelden sadece 1 km uzaklıkta. Buranın işletmesini de Turizm Otelcilik Lisesi yapıyor. İçerisi pırıl pırıl, çok düzenli, deniz deseniz turkuaz mavi Antalya'nın alışılmış haşlak suyu da değil. Tek kelime ile MUHTEŞEM. Akşama kadar kaç kere denize girdik. Cancan kaç kere yüzdü bilmiyorum. 1 hafta daha kalsak 1 hafta aynı yerden kıpırdamazdım. Ertesi gün için vallaha birşey yapmayalım Cücü gelip plaja yayılalım gene dedim ama :( Gerçeklerle yüzleşme zamanı dönüyoruz 3. gece otelde yer yok. Neyse sözünü aldık tekrar geleceğiz.

Akşam Cücü'nün kuzeninin tavsiyesi ile Kaş Restoran'a yemeğe gittik. Mezelerden, balığa kadar herşey çok güzeldi. Manzara muhteşem, servis ve hizmette çok iyi. Kaş'ta güzel bir balık yemek isterseniz mutlaka gidin ve Şef garson Armağan Bey'i sorun. Balık tercihini Armağan Bey'e bıraktık, hatta biz meze bile seçmedik herşeyin en güzelini o getirdi masaya son zamanlarda hiç bu kadar güzel bir balık yememiştik.

Tatilin bitişini kabullenemesek de dönüş zamanı geldi. Cumartesi sabah 11:00'da yola çıktık Kaş'tan. Sanki yanımızda 6 aylık bebek yokmuş gibi dolana dolana, gezine gezine geldik evimize kadar. Önce arabayla  bir Kalkan turu yaptık, Can uyuduğu için bir kahve içimlik bile duramadık. Bebekli tatil için çok uygun bir yer değil gibi geldi bana hep yokuşlar var. Sonra Sarıgerme'ye girdik. Uçsuz bucaksız bir plaj yumuşacık ama alev alev yanan kumlar ve tertemiz bir deniz. Tek bir sıkıntı var Ortaca'nın tamamı Sarıgerme'de idi ama olsun  biraz dinlendik, denize girdik yemek yedik ve yola devam. Son noktamız Dalyan ve İztuzu Cancan uyuduğu için buraları da araba ile gezdik. Zaten İztuzu plajı çok rüzgarlıydı. Bu arada yanılmışım Sarıgerme'dekiler Ortaca'nın yarısıymış diğer yarısı İztuzu'ndaydı :) Dalyan'ı çok beğendim, tekrar gelip şöyle güzelce bir gezmek lazım. Daha sakın bir günde İztuzu'nda yüzmek lazım. Bölgede nar yetiştiyor, her yerde Nar suyu satılıyor. Biz Nar Danem diye bir kafenin önünde durduk. Nar suyu içtik ve Nar tatlısı yedik. Nar tatlısı bildiğiniz dondurmalı irmik helvası ama üzerine nar şerbeti döküyorlar. Fena değil benim gibi değişik tatları sevenler tadabilirler. 
Eve geldiğimizde saat 21:30'du. Sağ olsun Türkiyem Bodrum'a akmış. Bodrum girişten eve ulaşmamız 1 saat 45 dakikamızı aldı. O an anladık ki bayramda Bodrumda kalmayarak çok iyi etmişiz. Üçümüzde perişandık yorgunluktan. Cancan'ı yıkadık bayıldı uyudu ve tabi bizde.

Şimdi bu yazıyı henüz bayram yorgunluğunu atamadan İzmir'e sonra da Foça'ya geldik oradan yazıyorum. Perşembe sabah teyzeler ve kuzenler buluşması için Çeşme'ye geçiyoruz. Leyleği nerede görmüştüm ben ya?

Hiç yorum yok: