23 Ocak 2013 Çarşamba

Tuna Bebek ile Banu'nun Hikayesi

Kontrole gidip bebişini kucağına alan Banu'nun hikayesi sizlerle...

Bebişin adı:
Tuna
Doğum Tarihi: 17.07.2012
Doğum Haftası: 39
Boyu & Kilosu: 49 cm / 3100 gr
Doğum Şekli: Spinal sezaryen
Hastane: Bodrum Devlet Hastanesi

Eşimin bana evlenmekten bahsettiği gün, yani 3 sene önce "eğer çocuk istiyorsan benimle evlenme çünkü ben asla çocuk doğuramam" demiştim. Doğumdan o kadar çok korkuyordum ki korku, anneliğe dair diğer tüm duyguların önüne geçiyordu. Kan aldırmaktan, aşı vurulmaktan, ilaç kullanmaktan bile böylesine ürkerken Türk filmlerindeki çığlık çığlığa geçen doğum sahneleri gözümde canlanıyordu çocuk deyince... Eşimin "olsun ben senle olayım gerisi önemli değil" derken, "ben nasılsa seni ikna ederim" demek istediğini anlamamıştım :) Evlendikten 1,5 sene sonra içimde inanılmaz bir çocuk isteği belirdi. Hayattaki hırslarımızı ve hedeflerimizi bir düşündüm de... Kanımdan, canımdan oluşan bir bebekten daha fazla hangi şey bu denli bana ait olabilirdi. Hayatta bunu en iyi ben yaparım dediğimiz şeyleri bir düşünelim. Bir kadın bir bebek dünyaya getiriyorsa bundan daha iyi ne yapabilir?
Heyecanlı bekleyişimiz başladıktan sonra bir sabah mide bulantısı ile uyandım. Filmlerdeki gibi başım dönmedi ama evet: hamileydim.  İlk üç ay bir şey yiyemedim tam 5 kilo verdim. Evlendikten sonra aldığım kiloları yani. Artık eski kot pantolonlarımın içine girebiliyordum. Cildim daha parlak, saçlarım daha gür olmuştu. Daha fasulye kadarken beni güzelleştiren bebeğim hayatıma kim bilir ne güzellikler katacaktı.6 ay boyunca 24 saat mide bulantısı hissi vardı. 6.aydan sonra ayva göbek çıkmaya başladı. Göbeğim dışında hiçbir yerimde bir farklılık yoktu. Voleybol topu, futbol topu, basketbol topu derken son bir ay neredeyse içime pilates topu kaçmış gibi hissediyordum. Fakat hareketlerimde hiçbir kısıtlama olmadı. Siz sakın yapmayın ama son günlere kadar yukarıdaki raflara uzandım, eğilip yerdeki çöpü kaldırdım. Bu "ben sağlıklı hamileyim" şımarıklığıydı sanırım. 6. ayın sonunda bir gün midemin bulanmadığını fark ettim. Normal nasıl olunuyormuş unutmuşum. Hamilelik öncesi günde 10 bardak içtiğim ve altı ay boyunca ağzıma sürmediğim çayı, o gün tekrar içebildiğim için gerçekten çok mutluydum. Hamileliğim boyunca kontrollerine gittiğim özel hastanenin dünya tatlısı doktoru 8. aya kadar her şeyin yolunda gittiğini söylüyordu. Normal doğum için beni yüreklendirmiş, bebeğim ve benim için daha iyi olduğunu söylemişti. İçimden neler geçtiğini hala tam olarak kendime bile itiraf edemesemde çevremdeki herkese cesur bir şekilde "ben normal doğum yapacağım" diyordum. 36.haftamda doktorum bebeğimin dönmediğini ve dönmeyeceğini söyledi. Sezaryen ile doğurmaya mecbur olduğumu söyledi. Daha 4 hafta vardı nasıl bu kadar net ve karamsar konuşabiliyor dedim. O güne kadar 8 kilo almıştım. "rejim mi yapıyorsun sen, bebeğin çok zayıf" dedi. 2.800 gramın altında doğan bebeklerin emerken şekeri düşebiliyormuş. Tehlikeliymiş. Hep güzel şeyler duymaya alıştığım doktorumun bu sözleri beni çok kızdırmıştı. O günlerde hastanenin muhasebesiyle de bazı görüşmeler yaptım. Size "müşteri" gözüyle baktıklarını ve kâr amacı güttüklerini açık bir şekilde hissettiriyorlardı. 38.haftamda artık çok az zamanım kalmıştı ne yapacağımı kestiremiyordum. Nerede doğuracağım, nasıl doğuracağım, bebeğim sağlıklı olacak mı, canım çok acıyacak mı? Kafamda onlarca soru işareti varken. Haydi bir devlet hastanesine gideyim dedim. “Yeni bir doktor gelmiş, çok iyiymiş" duyumlarım üzerine kalkıp gittim. Fakat o yeni doktor yoktu. Yıllık izindeydi. Beni mecburen eski, huysuz doktor muayene etti. İlgisi ve yorumlarındaki netliği şaşırılacak kadar iyiydi. O da bebeğimin son ana kadar dönme ihtimali olduğunu fakat biraz zor göründüğünü, yüksek ihtimalle Sezaryen olacağını söyleyip kontrol için haftaya gelmemi söyledi. 1 hafta daha çabucak geçti.39. haftamdaydım. Hala nerede doğum yapacağımı netleştirememiştim. Abimle birlikte devlet hastanesine gittik. Bakılan ultrason ve NST sonuçlarım her göreni tedirgin ediyordu. O "yeni gelen, iyi doktor" yıllık izinden dönmüş ve onun doğurtma haftasıymış :) Beni hemen o doktora yönlendirdiler. "Kızım senin sancın var" dedi bana. "Hayır, yok" dedim. "Sen hissetmiyorsundur" dedi. Evet, ben hissetmiyordum. Ben ameliyat masasına yatarken bile hiç sancı hissetmedim.  Bir bebeğim var ama ben doğum sancısının ne demek olduğunu bilmiyorum :) doktor "kiminle geldin" dedi. "Abimle" dedim. "Çağır kocanı gelsin, alacağız bebeği" dedi. "Ne? Nasıl?,Ne zaman?" sorularını ard arda sıralıyordum. Doktor da "basbayağı işte. Hadi çık doğumhaneye işlemlerini yaptır" dedi. Ben tıpış tıpış çıktım. Saat sabah 9.30 civarıydı. Biraz su içmiştim. Sezaryen doğumları spinal anestezi ile yapıyorlarmış. Yalnızca kesilen bölge uyuşturuluyor. Son teknoloji ve en sağlıklısıymış. Anestezi uzmanı ile yaptığım sıkı pazarlık sonrası genel anestezi yaptılar bana. Onlara "Heyecandan bayılırım sonra ayıltmakla uğraşırsınız" dedim. Su içmem sebebiyle hemen genel anestezi yapamayacakları için saat 15:00'e kadar bekleme odasında doğuma hazır bir şekilde yattım. Bodrum’un 17 Temmuz'unda o serin odada 5,5 saat yatmak öyle güzeldi ki... Hamileliğim boyunca, çalıştığım için bu kadar uzun bir süre dinlenmemiştim hiç. Olumsuz iki şey vardı. Biri ailemin de benden habersiz ve merak içinde dışarda o kadar saat beklemesi, diğeri yan yatağımda normal doğumu bekleyen kadının artıp azalan inlemeleri. Sanki kendim birazdan doğuma girmeyecekmişim gibi kadın için dua edip durdum. Saat 15:15'de beni ameliyathaneye aldılar. Gözlerimi yumdum ve yarım saat sonra odamda 49 santim boyu 3.100gram kilosuyla mavi tulumunu giymiş Tuna'm beni emiyordu. Şöyle bir yukarıya baktım da artık toparlamalıyım :)
Benim gibi korkanlar varsa bunu çok ciddi olarak söylüyorum: "Eğer ben doğurabildiysem, herkes doğurur". Bu ne çok zor ne de çok korkulacak bir şey. Aksine hiçbir şeyin yerini dolduramayacağı yüce bir duygu. Allah isteyen herkese hayırlı bir evlat, her evlat için hayırlı bir ömür nasip etsin.
 Sevgilerimle...
Banu


Hiç yorum yok: