İlkler dolu seyahatimize gittik, geldik bile. Günlerce bekledik ama hemencik geçiverdi. Cuma akşamı çıktık yola, uçağımız 22:15 idi. Pegasusla gittik. Önce en arka taraftan yer verdikleri için keşke önden olsaydı hızlıca çıkardık uçak inince diye düşündüm ama arkada olunca yanımızı boş bıraktılar. Rahat rahat oturduk ve rahat rahat emzirdim Cancan'ı kalkışta, inişte emzikle idare etti. Zaten uyuyordu. Yola çıkmadan önce Çocuk doktorumuz Sibel Kılıçaslan'ı aradım. Cancan'la ilk uçak yolculuğumuz için bize önerilerini istedim. Hepimizn bildiği gibi kulakları tıkatıpta ağlamasın diye inişte ve kalkışta emzirmeyi yada emzik vermeyi önerdi. Ama şunu da ekledi "çocuk uyuyorsa emzireceğim diye sakın uyandırma bırak uyusun" Bir de uçağa binmeden önce burnunun tıkalı olmamasını tembihledi. İlk uçak seyahatimiz ben ve Cancaniçin gayet güzeldi. Babamız için ise girdiğimiz tirbülans pek hoş bir anı olmadı. Ama daha önceki uçuşumuzu hatırlayınca Cücü'nün de uçuş konusunda baya yol katettiğini söyleyebilirim.
Uçaktan inince önce Ego'ya binmek için bekledik. Meğersem o saatte Ego yokmuş, sonra Havaş'a binmeye çalıştık. Yaklaşık 45 dakika sonunda gelen 3. Havaş'a binmeyi başardık. Havaş'tan sonrada taksiye bindik ve Ceren kuzumun evine ulaştık. Bu arada bebek arabamız kafayı yiyip kapanmamayı tercih etti. Baya bir uğraştırdı bizi :) Ceren kuzum kucağında Merih ile karşıladı beni. Öyle garip bir his ki... 10 yıl sonra ikimizde evli kimizinde kucağında birer bebiş... Nasılda geçmiş yıllar... Daha kapıda gözler doldu... Öyle özlemişiz ki birbirimizi... Ama sanki geçen ay bir aradaymışız gibi yakındık hala...Yıllar bizim dostluğumuzu eskitememiş. Bir de Seduşumuz olsaydı yanımızda ne güzel olurdu. o gece 4 buçuğa kadar oturduk Ceren'le saati fark etmesek sabaha kadar da otururdukta sabah erken kalkacak iki bebek vardı içeride uyuyan onlar için biraz uyumak lazımdı.
Ertesi gün Can ile Merih'i tanıştırdık. Henüz birlikte oynayacak kadar büyümediler ama olsun. Merih oğlumu gördükçe sevinç çığlıkları attı. Bence sevdi oğluşumu. Öğlen azıcık vakitte Anıtkabir'e gittik. Ben 6 yaşındayken gitmiştim Anıtkabir'e hayal meyal hatırlıyordum. Ama öyle kalabalıktı ki doğru düzgün gezemedik. Zaten Anıtkabiri'i hakkıyla gezmek için 1 tam gün lazım. Bir daha ki Ankara seyahatimizde yeniden gideceğiz inşallah.

Ertesi gün pazar kahvaltısı ve Ankara'da küçük bir gezme. Hep beraber Tunalı'ya gittik. Ne kadar uzun zaman olmuştu arkadaşlarla dışarı çıkmayalı ve hatta Can doğduğundan beri ilk defa bir bebekli aile ile dışarı çıktık birlikte. Ama gün çabuk bitti, dönme vakti geldi. Uçuş tam da Cancan'ın uyku saatine denk gelince ve oğluş biraz fazla yorulunca Uçağa bindiğimiz ilk 10 dakika uçaktaki herkese dar ettik oraları ama sonra ben kazandım. Oğluş uyudu.
Kimi bebek gittiği yerde eziyet edermiş annesine, kimisi dönünce evde. Cancan ikinci gruba dahil. Çok çok güzel bir haftasonu geçirdik. Düğünde bile sorun çıkartmayan oğlum eve döndükten sonra çıldırdı. Geldiğimizden beri çığlıklar ve ağlama krizleri ile uğraşıyoruz. O kadar çok ağladı ki Salı sabahı Cancan'ı doktora götürdük. Doktorumuzun Cancan'a koyduğu teşhis edepsizlik ve şımarıklık. Hava değişiminden olmuş, Ankara'yı Ceren teyzesinin evini sevmiş oğlum, döndük diye kızmış. Nasıl sevmesin Ceren Teyzesinin evini. Ceren kuzu her şeyi düşünmüş. Odamıza park yatak açmış, çeşitli kalınlıklarda örtüler koymuş, ıslak mendilimizi, alt açmamızı bile düşünmüş. Çok teşekkür ederiz Ceren Teyzeee ve Nalbantoğlu Ailesi :) En az evimizdeki kadar rahat ettik. Doktorumuz birkaç güne düzelir dedi ve bize günde birkaç ölçü sabır yazdı bana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder