31 Ağustos 2013 Cumartesi

Cancan 7 aylık

Cancan 7 aylık oldu bile. Eylül ayının 1'i pazara gelince cumartesiden doktorumuzun yolunu tuttuk. Doktor sonrasıda oğlumla gezmeye gittik. Miniğimin yavaş yavaş kendi boyuna göre arkadaşları oluyor. Aren'le birlikteydi bütün gün Cancan. Tam olarak beraber oynadılar diyemem ama birbirlerinin oyuncaklarını çok beğendiler. Karşılıklı oturup gülüştüler, Can Aren'in gözünü çıkartmaya çalıştı ve bir anlaşma yapıp nöbetleşe uyudular. Amannn anneler rahat oturup sohbet etmesin :) Yok yok kuzuların hakkını yememek lazım her ne kadar nöbetleşe uyusalar da  sorun çıkartmadılar.

Sabahki doktor randevumuz gayet güzel geçti. Cancan 71 cm 8930gr olmuş. Persentile göre kilosu %74'te, boyu %91'de. Oral Palio (Çocuk Felci) aşımızı olduk. Sibel Hanım bu kez sorularımız bittiğinde inanamadı :) Bu kadar mı dedi? Ve güldü tabi bizde...  Bu ayın soruları şöyle;

1)Ek gıdaya başlayalı 1 ay oldu. Bazen çok güzel bazen hiç yemiyor, ne yapmalıyız?
Bebeği zorlamamak lazımmış. Bu uzun bir süreç bazen 1-2 kaşık yiyecek bazen hepsini. Cancan yanında yoğurt olunca her şeyi daha güzel yiyor özellikle sebze çorbasını. Kimi bebekler süt renginden dolayı beyaz gıdaları daha çabuk kabul edermiş. Gerekirse çorbalar yoğurtla karıştırılarak bile verilebilirmiş.

2) Kuru kayısı, kuru incir verilebilir mi?
Eğer bebek çok sulu kaka yapmıyorsa verilebilirmiş. Ben muhallebiyi tatlandırmak için kullanacağım. Malum şeker kullanmıyoruz.

3)Badem, fındık, ceviz verebilir miyiz?
Sadece ceviz verebiliyoruz.  Onu da iyice dövülmüş yada öğütülmüş olarak.

4) Peynir ne tercih etmeliyiz? Labne? Lor?
Tam yağlı beyaz peynir :) siz evde ne yiyorsanız o. Ama bir gece önceden yiyeceği kadarı suda bekletilecek.

5)Emzik?
Cancan uyku eğitimine başladığı ilk gün emziksiz uyuyakalınca bir daha emzik vermemiştim ama her şeyi emmeye çalıyor. Dün gece boynuma sarılıp yanağıma yapıştı. Oooo güzel oğlum annesini öpüyor dedik ama sonuç sabaha yanağımda bir morluk vardı. :) Acaba yeniden emzik vermeli mi diye sordum. 12. ayda zaten bırakacağız madem bıraktı yeniden alışmasın dedi doktorumuz.

6)Kasığındaki ben?
Cancan'ın kasığında bir ben var. Aynısından Mak'tada var.Sanki biraz büyüyor gibi geldi ama sorun yokmuş. Takibe devam.

7)Aniden bağırmaya başlama ve uyurken bağırma?
Sesini tanımaya başlamış oğluş ondan bağırıp duruyormuş :) Bazen çok garip seslerde çıkartıyor. Gece uyurken ağlaması da rüya görmekten olabilirmiş. Bu arada  televizyon izlemiyor değil mi diye sordu. O da etkilermiş uykuları.

8)Alerji?
Perşembe günü Cancan çok hapşurdu (bu kelimenin böyle yazıldığına emin değilim :)) burnu da aktı biraz. O gün Sibel Hanım'la telefonda görüşüp allerji ilacına başladık. 5 damla zyrtec yatmadan önce verilecek. Gittiğimizde de allerji testi yaptırmalı mıyız diye sorduk. Allerji testlerinin bu kadar küçükken yanıltıcı sonuçlar verebildiğini söyledi. Zaten çok ağır bir allerjik reaksiyonda gelişmedi.Sonra hafif bir fırça yedik. Evde fazla hijyen olabileceğini söyledi. Yerleri sürekli çamaşır suyuyla silmek yok. Tabi ki temizlik yapılacak eve ayakkabı ile girilmeyecek ama evin içinde  yere düşen oyuncak tekrar verilebilecek. Sigara içilmediğine göre zırt pırt el yıkamaya da gerek yok.

9) Grip aşısı?
Sonbahar gelirken hepimizin aklında bu soru var. Acaba grip aşısı yaptırmalı mıyız? Biz doktorumuzla yaptırmama kararı aldık. Eğer evde okul çağında bir çocuk daha var ise yapılmasını öneriyor doktorumuz. Ama biz geçen sene hiç grip olmadığımız ve kendimizi koruyabileceğimizi söylediğimiz için yapılmasına gerek görmedi Sibel Hanım.

Bu ay gülümseten sorularımız yok. Gerçekten Cancan da biz de büyüyoruz galiba.

28 Ağustos 2013 Çarşamba

#çocukistismarınahayır

Mutlaka tüm ebebevynlerin katılması gereken bir seminer olduğunu düşündüğüm için sizlerle paylaşmak istedim. Hiç bir zaman benim başıma gelmez demeyin. Benim gibi İstanbul dışında olanlar da düşünülerek online katılım imkanı sunulmuş. Ben online katılmak için mailimi hemen atıyorum.



Alttaki yazı http://blog.fikirdenk.com alınmıştır.

#çocukistismarınahayır


Tüm dünyanın ve Türkiye’nin çok önemli sorunlarından biri ;  ”çocuk istismarı ve çocuklara karşı cinsel taciz“ .
Türkiye’de son on yılda rapor edilen çocuk istismarı sayısı 250 binin üstünde. Ve yetmiyormuş gibi,dünya suç sıralamasında da ülkemiz 3. Sırada.  En son verilere göre ; sadece 2012 yılında Türkiye genelinde çocuklara karşı cinsel istismar için rapor edilen vak’a sayısı yaklaşık 19.000 .5–10 yaş arası çocukların yüzde 55′i , 10-15 yaş arası çocukların yüzde 40 ‘ı aile içi istismara maruz kalıyor. Toplum baskısı, aile tepkisi gibi kavramlar yüzünden kayıt dışı olan gerçek sayının ne olduğu ise hiç bilinmiyor.
Ayrıca böyle bir suça, küçücük bedenlerin tüm yaşamını etkileyecek böyle ağır bir travmaya biçilen ceza oranları kamu vicdanını tatmin etmiyor. Böyle bir haksızlığın çocuklarımız üzerindeki etkisini hiç bir yasal / toplumsal kınama gidermiyor.
Uzmanlar ; “Çocuğunuzun istismara uğradığını anlayabilmek için, davranışlarına dikkat etmelisiniz. Aslında her çocuk yaşadıklarının sinyallerini farklı şekillerde verir. Uyku, altını ıslatma, yabancılaşma, korku, agresif ve tanımlanamaz ani değişimler, ürkmeler ve daha pek çok şekilde…” diyor. Anne babanın dikkati, bilinçlenmesi çocuklarımız için bir kere daha önem kazanıyor. Ülkemizde ve dünyada ciddi bir toplumsal sorun olan çocuk istismarında;  koruyucu ve önleyici çabaları en az yasal uygulamalar kadar önemli buluyor, başlangıç noktası olarak aile bilinçlenmesini seçiyoruz.

  • Cinselliği çocuklarımıza kaç yaşında ve nasıl anlatmaya başlıyoruz?
  • Sahip olduğumuz bilgiler ve donanımdan emin miyiz?
  • Cinsel istismar nedir ve nasıl farkederiz?
  • Farkedildiğinde neler yapılmalı?
  • Toplumda karşılaştığımız örnekler nasıl sonuçlanıyor?
  • Kanunlar ne diyor? Hukuki süreç nasıl işliyor?

İşte tüm bu soruların cevabı ve önce aile sonra toplum sağlığımızın devamı için bir araya geliyor ve sizi  8 Eylül 2013 Pazar günü Fikirdenk.com organizasyonuyla ücretsiz bir bilinçlendirme seminerine davet ediyoruz. İçinde yaşadığımız topluma ve gelecek nesillerin sağlıklı  yetişmesine bir katkımız olsun diye düzenlediğimiz bu semineri ; tamamen gönüllü bir uzman ekiple gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Anne babalara ve çocuklara özel ilk alışveriş kulübü olan unnadó′nun sponsorluğunda düzenlenen bu seminere katılım ücretsiz olacak ve  kısıtlı kontenjan için kayıt yapılacaktır.
Uzman Psikolog Pınar Mermer , Avukat Seray Uysal ve Avukat Ebru Arayan bilmek istediğimiz her konuda bizi aydınlatmak için seminerde konuşmacı olarak yer alacak. Seminere gelemeyen ancak katılmak isteyenler için İnternet Anneleri de online katılım desteği verecek.
 Katılmak isteyenlerin  iletisim@fikirdenk.com adresine isim-soyad ve cep telefonu bilgisini içeren bir e-posta göndermesini rica ediyoruz. Seminere katılımınızın nasıl olacağını ( toplantıya gelerek ya da online olarak ) belirtmeniz büyük önem taşıyor . Verdiğiniz bilgilere göre kontenjan dahilinde size geri dönüş yaparak iletişim kuracağız .
Katılan herkesin desteğini ; toplumsal ve bireysel bilincin arttırılması yönünde atılacak önemli bir adım olarak görüyoruz. Sosyal medyada #çocukistismarınahayır etiketiyle duyurularımızı ve bundan sonraki paylaşımlarımızı takip edebilirsiniz. Gönüllü sosyal girişimlerden biri olan bu organizasyona,  paylaşımınız ve katılımınızla destek vermenizi arzu ediyoruz.
Seminer günü görüşmek üzere !

Program akışı :
-          10.00 – 11.30  Uzm. Psk. Pınar Mermer sunumu
-          11.30 – 11.45  Kahve molası
-          11.45 -  12.15  Avukat Serya Uysal & Avukat Ebru Arayan sunumu
-          12.15 – 13.00  Soru- cevap bölümü
Katılım için her türlü detay ve kayıt : iletisim@fikirdenk.com

27 Ağustos 2013 Salı

Yoğurt Meselesi

Kimine göre çok kolay kimine göre ise çok zor bir iş yoğurt mayalamak. Benimkisi ise sadece şans :) Hayatımda yoğurt mayalamamış hatta mayalayan kimseyi izlememiştim bile. Aslından babamın dedesinin mandırası varmış, aileden yoğurtçuyuz ama çaktırmıyordum. 6. ay gelipte Cancan'a yoğurt verme zamanı gelince iş başa düştü. Anneannemin bir lafı vardı. İş başa düşünce don başa giyilirmiş :) çok severim bu sözü. İşte benimkisi de o hesap önce ablama sordum anlattı. Sonra yapmadan hemen önce komşumuz Güler Ablaya, kendisinden 1 kaşıkta evde yapılmış yoğurt almayı unutmadım maya için. Şans bu ya her ne kadar yanlış anlayarak, söylenenden farklı yapmış olsam bile yoğurdum tuttu ve her defasında tutuyor.

Çocuk doktorumuz köyden alınan sütle mayalayın dese de güvenip de  burada kimseden süt alamadım. O yüzden günlük süt ile yapıyorum yoğurdu. Ama oturduğunuz yerde mandıra varsa oradan da günlük süt alabilirsiniz. Maya olarak da kendi yaptığım yoğurdu kullanıyorum.

Sütü 10 - 15 dakika kaynattıktan sonra yarısını sütü mayalayacağım kaba alıyorum. Kap olarak tupperware'in sıkı kapaklı kaplarından tercih ediyorum. Sonra sütün içine parmağımı sokabileceğim ama içinde tutmakta zorlanacağım sıcaklığa inmesini bekliyorum. Sonra kaptaki süte tahta kaşıkla mayayı ekliyorum, çok az ve yavaş karıştırıyorum. Daha sonra kalan sütü üzerine çok yavaşça döküp kapağını kapatıyor ve güzelce sarıyorum. Sardıktan sonra sıcaklığını daha yavaş kaybetsin diye dolap, microdalga fırın, yada normal fırının içine koyuyorum. Ben genelde gece yapıp sonra unuttuğum için sabah açtım yoğurdumu ama 4 saat yeterli diyorlar.

Yoğurt için püf noktaları;
  • Yoğurdu tahta kaşıkla mayalamak
  • Mayalandıktan sonra hareket ettirmemek yada çok az hareket ettirmek
  • Eğer mermer tezgah üzerinde kalıyorsa altına kesme tahtası koymak
  • iyice sarmak ve en az 4 saat bekletmek. 4 saatin sonunda kap soğumadı ise daha bekletmeye devam edin.
Ben her seferinde başardım. Şimdi sıra sizde...

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Cancan'ın beğendi ilk sebze çorbası :)

Sonunda başardım. Cancan bugün ilk kez sebze çorbasını isteyerek içti ve bitirdi. 1 Ağustos'ta ek gıdaya başladığından beri en dertli olduğum kısım sebze çorbasıydı. Ya tadını beğenmiyor, ya uykusu gelmiş oluyordu. Bir kaç kaşığı zorla yiyor sonra ağzını bir kilitliyor ki anlatılmaz. Sadece kilitlese iyi birde o kapalı ağızla çığlık atıyor. Cancan ek gıdaya 6. ayda başladığı için ilk 10 gün 4 - 5 ay, 10 günde 5- 6 ay bebek beslenme listesini takip ettim. Bugün itibariyle 6 - 8 ay bebek beslenme listesini uygulamaya başladım. Yemek programı şöyle;

Kahvaltı
Meyve
Sebze çorbası
Yoğurt + Meyve
Muhallebi

Bu listedeki her öğünün üzerine bir de meme faslı var. 6 - 8 ay arasındaki sebze çorbasının içine 25 gr kadar kıyma ve ya tavuk eti eklenmesi gerekiyor. Bugün ilk kez ekledim ve sonuç Cancan sebze çorbasını bitirdi. Umarım bugüne özel bir şey değildir.

Kıymalı sebze çorbası

1 küçük boy kabak,
1/2 kuru soğan
3 - 4 adet taze fasulye (çalı fasulyesi)
1/2 kırmızı biber
1 çorba kaşığı pirinç
1/2 köfte büyüklüğünde kıyma

Sebzelerin  hepsini yıkayıp ayıkladıktan sonra irice doğradım. Pirinci ve kıymayı da ekledikten sonra üzerini kapatacak kadar su koyup en kısık ateşte pişirdim. Altını kapattıktan sonra önce çatalla ezip daha sonra tel süzgüden geçirdim. Bizim blenderımız intihar etti sizin ki etmediyse blenderdan geçirip verebilirsiniz.

Bebilere afiyet olsun :)

20 Ağustos 2013 Salı

Leylek leylek havada

Ve biz yine sabahın köründe güne başladık. 6 mıydı 6 buçuk mu bilmiyorum ama işte o arada uyandı Cancan ve tabi bizde. Bu ne sıcak yahuu sanki odanın içinde bir alev topu var :( Kaş'daki odamızın mobilyaları daha yeni olmasına rağmen minnakcık bile olsa bir balkonu yoktu. Ayrıca bu sefer denize değil dağa  bakan odaya denk geldik. Olsun be çarşaf temiz sıcak su var bu bize yeter :) Aslında klimada var odada ama mümkün olduğunca açmamaya çalıştık.

Yeni ve erken başlayan günde tek planımız plaja gidip yayılmak, serilmek, uzanmak, yüzmek, çimmek, ıslanmak, biraz daha uzanmak, biraz daha yüzmek filan öyle şeyler işte. Anca 11 gibi atabildik kendimizi plaja. Kaş'ın tek Mavi bayraklı plajı  Akçagerme otelden sadece 1 km uzaklıkta. Buranın işletmesini de Turizm Otelcilik Lisesi yapıyor. İçerisi pırıl pırıl, çok düzenli, deniz deseniz turkuaz mavi Antalya'nın alışılmış haşlak suyu da değil. Tek kelime ile MUHTEŞEM. Akşama kadar kaç kere denize girdik. Cancan kaç kere yüzdü bilmiyorum. 1 hafta daha kalsak 1 hafta aynı yerden kıpırdamazdım. Ertesi gün için vallaha birşey yapmayalım Cücü gelip plaja yayılalım gene dedim ama :( Gerçeklerle yüzleşme zamanı dönüyoruz 3. gece otelde yer yok. Neyse sözünü aldık tekrar geleceğiz.

Akşam Cücü'nün kuzeninin tavsiyesi ile Kaş Restoran'a yemeğe gittik. Mezelerden, balığa kadar herşey çok güzeldi. Manzara muhteşem, servis ve hizmette çok iyi. Kaş'ta güzel bir balık yemek isterseniz mutlaka gidin ve Şef garson Armağan Bey'i sorun. Balık tercihini Armağan Bey'e bıraktık, hatta biz meze bile seçmedik herşeyin en güzelini o getirdi masaya son zamanlarda hiç bu kadar güzel bir balık yememiştik.

Tatilin bitişini kabullenemesek de dönüş zamanı geldi. Cumartesi sabah 11:00'da yola çıktık Kaş'tan. Sanki yanımızda 6 aylık bebek yokmuş gibi dolana dolana, gezine gezine geldik evimize kadar. Önce arabayla  bir Kalkan turu yaptık, Can uyuduğu için bir kahve içimlik bile duramadık. Bebekli tatil için çok uygun bir yer değil gibi geldi bana hep yokuşlar var. Sonra Sarıgerme'ye girdik. Uçsuz bucaksız bir plaj yumuşacık ama alev alev yanan kumlar ve tertemiz bir deniz. Tek bir sıkıntı var Ortaca'nın tamamı Sarıgerme'de idi ama olsun  biraz dinlendik, denize girdik yemek yedik ve yola devam. Son noktamız Dalyan ve İztuzu Cancan uyuduğu için buraları da araba ile gezdik. Zaten İztuzu plajı çok rüzgarlıydı. Bu arada yanılmışım Sarıgerme'dekiler Ortaca'nın yarısıymış diğer yarısı İztuzu'ndaydı :) Dalyan'ı çok beğendim, tekrar gelip şöyle güzelce bir gezmek lazım. Daha sakın bir günde İztuzu'nda yüzmek lazım. Bölgede nar yetiştiyor, her yerde Nar suyu satılıyor. Biz Nar Danem diye bir kafenin önünde durduk. Nar suyu içtik ve Nar tatlısı yedik. Nar tatlısı bildiğiniz dondurmalı irmik helvası ama üzerine nar şerbeti döküyorlar. Fena değil benim gibi değişik tatları sevenler tadabilirler. 
Eve geldiğimizde saat 21:30'du. Sağ olsun Türkiyem Bodrum'a akmış. Bodrum girişten eve ulaşmamız 1 saat 45 dakikamızı aldı. O an anladık ki bayramda Bodrumda kalmayarak çok iyi etmişiz. Üçümüzde perişandık yorgunluktan. Cancan'ı yıkadık bayıldı uyudu ve tabi bizde.

Şimdi bu yazıyı henüz bayram yorgunluğunu atamadan İzmir'e sonra da Foça'ya geldik oradan yazıyorum. Perşembe sabah teyzeler ve kuzenler buluşması için Çeşme'ye geçiyoruz. Leyleği nerede görmüştüm ben ya?

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Yakaköy - Saklıkent - Patara ve sonunda Kaş

Bayramın birinci tatilimizin ikinci gününe sabah 6'da başladık :( Biraz yatakta oyunlar filan derken 7 ye kadar idare ettim Cancan'ı . Sonra biraz kendimi hazırlama, minik zibidiye bayramlık giydir, valizi biraz toplarla derken 8 oldu saat. Kahvaltımızı da ettikten sonra yola koyulduk. Normalde Fethiye Kaş arası 1,5 - 2 saat ama biz geze geze gittik.

Yakaköy - Saklıkent -  Patara ve sonunda Kaş

Sabah ilk durağımız Yakaköy oldu. Yakaköy'e Saklıkente gelmeden önce Tlos yol ayrımından dönerek gidebilirsiniz. Doğal kaynak sularının aktığı yemyeşil bir cennet. Biz Cancan'ın sabah meyvesini orada yedirdik. Etrafı incelerken nasıl  kolay yediğini anlatamam :) Bu arada bizde kahvelerimizi içtik, biraz dinlendik yola devam. Tavsiye üzerine Gizlikent'e girdik ama Can uyuyordu. Kocacık gitti baktı aşağı yukarı Yakaköy gibi bir yer vakit kaybetmeyip Saklıkent'e devam ettik. Saklıkent'e  daha önce gitmiştim ama hayal meyal hatırlıyorum. Eğer kanyonda yürüyüş yapmak istiyorsanız bebeğinizi emanet edeceğiniz birini yanınızda götürmelisiniz :). Biz 200 metrelik tahta köprüyü geçtik kanyona kadar ulaştık ancak suyun yanına aşağıya Cancan'la birlikte inemedik. Zaten bayramın ilk günü olmasıyla oldukça kalabalıktı. Biraz etrafı seyrettik ayaklarımızı suya soktuk. Önce Cücü, sonra ben kanyona indik geldik. Eee 6 aylık bebekle bu bile çok. Sonra yolumuza devam ettik.  

Saklıkent'ten sonra Patara'ya doğru yola çıkmadan önce ara yolda Köylüm Sofrası'nda güzel bir öğle yemeği yedik. Çok keyifli  bir yerdi. Sedirlere yayıldık ve birbirinden lezzetli yemekleri yedik. Köylüm Sofrası'nın gözlemeleri oldukça lezzetli ayrıca incecik açılmış. Bölgede hemen yer restoranın kapısında bıldırcın yazıyordu. Onu da denedik ben çok beğendim. Yemek yediğimiz yerin fiyatları çevre restoranlardan çok az daha yüksekti ama sonradan öğrendik ki burası diğerlerine göre daha temiz ve özenli bir yermiş.

Patara'ya vardığımızda akşamüstü olmak üzereydi. Techizatımızı topladık ve plaja doğru yola çıktık. Akşam üstü ama öyle bir sıcak vardı ki sormayın, kavrulduk. Plaja ulaşıp yerleşmemiz baya zamanımızı aldı. Neyse sonunda ulaştık bu arada Cancan arabasında uyudu. Fırsat bilip dönüşümlü denize girdik. Soğuk bir şeyler içtik. Ayağımızı bacağımızı uzatıp keyif yaptık. Sonra oğluş kalktıktan sonra onu da denize soktuk. Mümkün olsa çıkmayacak sudan orada yaşayacak. Sonrasında toparlanıp Kaş'a yola çıktık. Otele vardığımızda saat 8'i çoktan geçmişti. Odaya yerleşip hazırlandık ve Kaş'a indik oldukça uzun bir gün oldu bizim için akşam yemeğini yerken saat on olmuştu bile. Kuzu pusette keyfi yerinde uyudu bizde yemekten sonra Kaş'ta gezdik. Gidemeyeceğimiz turlara bakıp oğlumuz büyüyünce yine gelelim dedik.

Aklımızda kalanlar

  • Yolda Kar Şerbeti diye bir şey gördük yemek yerken soralım içelim dedik ama unuttuk.
  • Saklıkent'te 30 dakikalık mini rafting yapılıyor. Cücü'ye neredeyse yalvardım yapsın diye ama yapmadı. İnşallah bir daha ki sefere birlikte yapacağız.
  • Fethiye'de vakit yetmediği için kelebekler Vadisine gidemedik
  • Kaş'da tekne turu ile Kekova'ya gidemedik. Tekne turu için biraz daha beklemek lazım sanırım
Not: Daha bayramın yorgunluğunu atamadan İzmir'e geldik yazılar gecikti. En kısa zamanda tamamlıyorum.

13 Ağustos 2013 Salı

Mini Akdeniz Turumuz 1. gün Göcek- Fethiye - Ölüdeniz

Heyecanla beklediğimiz beklediğimiz bayram tatili geldi geçti bile :( Bu sene bir ilk yapıp bayramda İzmir'e gitmedik. Mini bir Ege Akdeniz turu düzenledik kendimize. Çok da iyi etmişiz; Bodrumdan Kaş'a doğru gittik geldik. 3 gece 4 gün kendimizi gezmeye, yüzmeye, yeni yerler görmeye adadık :) İzninizle bu seyahatte gezdiğimiz gördüğümüz yerlerin yanı sıra yediğimiz ve içtiğimizden de bahsedeceğim ki gidecek olan olursa bir fikir olur.

1.gün - Göcek - Fethiye
Arife günü sabahı 08:00'da hareket ettik evin önünden. Arabamızın içi ağzına kadar dolu. Mini mini bir Getz'in içinde koca bir valiz, park yatak, şemsiye, şemsiyenin bidonu, 2 kamp sandalyesi, 2 kamp taburesi (ne gerek varsa sandalye varken), 2 sırt çantası, koca bir fotoğraf makinası, plaj çantası, ön koltuğu tek başına işgal edebilen bebek arabamız (-ki kendisi en sıkı yoldaşımız ve yardımcımız), Araba koltuğu, Cancan, Cücü ve ben. Oğluş artık ek gıdaya başladığı için onun yemek saatlerine göre ayarladık ve ilk molayı Muğla'da verdik. Oradan sonra ilk durak Göcek :) Sıcak mıcak demeyip attık Cancan'ı arabasına önce biraz sahil turu yaptık. Öyle güzel kafeler var ki sahil şeridinde nereye oturacağımızı şaşırdık. Sonra yarı Göcekli arkadaşımız Ceren'in tavsiyesiyle West Cafe'ye oturduk. Sabah kahvesini dev ağaçların altında yudumlamak çok keyifliydi. Bir de bir Türk Kahvesi geldi ki sormayın. Kahve, çeşitli tatlarda mini lokumlar ve içine meyve dilimleri konmuş buz gibi su. Kahve sunumununda böyledi dedirtti bana. Bu arada West Cafe'nin menüsü çok zengin, posiyonları büyük gözüküyordu, fiyatları da uçuk değil. Üstelik ortam çok güzel. Göcek'i ziyaret edeceklere tavsiye edilir.

Oradan Fethiye'ye geçtik. Otel olarak hem Fethiye'de hem de Kaş'da Turizm Otelcilik Uygulama Otellerinde yer ayırttık. Biz bu tatilde her şey dahil sistem istemediğimiz, amacımız daha çok gezmek olduğu  ve otelin bizim için anlamı temiz çarşaf, sıcak su olduğu için çok da memnun kaldık. Fethiye'de odamız full deniz manzaralı, minik bir balkonu olan, oldukça geniş  bir odaydı. Mobilyaları biraz eskiydi ama önemli değil. Odaya hemen yerleşip Can'ı yedirdik, üstümüzü değiştirdik ve Ölüdeniz'e doğru yola çıktık. Ölüdeniz Milli kamp girişi çok kalabalıktı. Belki de içeride yer bulabilen son arabalardan biriydik. Biz Ölüdeniz'de kendi techizatımızı alıp ağaçların altında bir yere yerleştik. Akşam neredeyse 7 'e kadar oradaydık. Deniz  suyun sıcak olması dışında mükemmeldi. Can çok keyif aldı. Öğlen yemeğini Milli Kamp içindeki kafede yedik. Akşama yemeğimizi otelin ala carte restorasnında yedik ve uzun bir Fethiye turu yaptık. Tatlımızı Fethiye Özsüt'te yedik. Çilekli Fıstıklı Pasta ve Dondurmalı pasta İzmir :) Nasılda özlemişim ikisinin de tadını. Aylardır gezmeye hasret kalmış bizler ayaklarımız şişene kadar yürüdük Fethiye'de sonra da odamızın balkonunda denize karşı keyif yaptık bir süre. Sabah 6'da Cancan uyandırmasaydı bizi iyi olacaktı ama neyse.

Fethiye ile ilgili önemli notlar;
  • Uygulama oteli şehrin tam merkezinde, restoranının fiyatları uygun, ızgaraları lezzetli. Biz sadece haydariyi beğenmedik.  Tüm personeli öğrencilerden oluşuyor. Biz hiç bir sıkıntı yaşamadık ama yaşanabileek sıkıntılarda onların halen eğitim sürecinde olduğunu ve sizinde eğitimin bir parçası olduğunuzu unutmayın.
  • Ölüdeniz'e gidecekseniz ve para çekmeniz gerekiyorsa bunu Fethiye'deyken yapın çünkü Ölüdeniz'de sadece bir kaç bankanın ATM'sı var.
  • Ölüdeniz Milli Kamp girişi otomobil ile 20 TL kredi kartı geçmiyor.
  • Ölüdenizde plajdaki şemsiye ve şezlognlar 7şer TL ama eğer isterseniz ağaç altındaki alanlara da yayılanbiliyor, kendi şemsiyenizi kullanabiliyorsunuz.
  • Ölüdeniz Milli Kamp içindeki kafeteryanın fiyatları servis edilen ürünle karşılaştırılınca çok yüksek. ( Örneğin Tavuk döner 9 TL ve lezzetsiz)
  • Ölüdeniz'in sağ tarafında kalan denizin suyu daha da sıcak, ayrıca oldukça sığ. Biz iki tarafı da deneyip açık denize bağlanan tarafı beğendik.
  • Fethiye Belediyesi -ki kendisini butik şehir belediyesi olarak tanımlıyor- Bizim gibi bebekli aileleri ve engelli vatandaşları düşünmüş. Tüm yollarda rampalar vardı. Bebek arabasını bir kere bile kendimiz kaldırıp indirmemize hiç gerek kalmadı.

Bu seyahatte hayatımızı kolaylaştıranlar;

  • Bebek arabamız; Peg perego skate bebek arabamız tam olarak yatak gibi yatabildiğinden ve kenarları yüksek olduğundan Can'ın uyku saatlerini rahatça dışarıda geçirebildik. Üstelik bebek uyurken bağlamak gerekmediğinden o da çok rahat etti.
  • Kavanoz bebek mamaları; doktorumuz kavanoz bebek mamaları organik olduğu için kullanabileceğimizi söyledi. Dolayısıyla çorba pişir sakla gibi bir sıkıntımız olmadı.
  • Daylong güneş kremi; Cancan'a güneş kremi olarak Daylong Baby kullanıyoruz. Günde sadece 1 defa sürülmesi yeterli olduğundan her güneşe çıkmadan önce kremlenme faslımız olmadı.
Tatilin 2. günü Kaş yolu ... yakında yayında
Tatilin 3. günü Palj keyfi.... yakında yayında
Tatilin 4. günü Dönüş yolu.... yakında yayında

Fotoğraflar için buraya buyrun... yakında yayında

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Ela Beren Bebek ve Beyhan'ın hikayesi

Her doğum yeni bir heyecan, her doğum yeni bir hikaye... Ela Beren bebeğin hikayesinin annesi Beyhan Hanım'ın kaleminden aktarıyorum.

Bebeğin adı: ELA BEREN
Doğum tarihi: 19 Şubat 2013
Doğum haftası:39+0
Kilosu ve Boyu: 3040 gr – 51 cm
Hastane: Beylikdüzü Kolan Hastanesi
Doğum şekli: Normal Doğum

Senin gelişini anlatmak için hangi cümleyle nereden başlamalıyım? En iyisi en baştan başlamak; babanla  2002 yılında tanışıp iyi giden bir beraberlik  sonunda 2009 yılında evlendik bebeğim. Toplum baskısına rağmen ilk üç yıl bir bebek sahibi olmak planlarımız arasında yoktu -ki bilseydim  küçük bir canlı gelir ve dünyan değişir bu kadar beklemezdim- bitanem. İlk üç yılın sonunda artık bir bebeğimiz olmasını istedik ve tam planladığımız tarihte Rabbim bizi hiç bekletmeden sana can verip konduruverdi karnıma seni bebeğim.15 Haziran 2012 günü testim pozitif çıktığında çok şaşırmış nedenini tam olarak bilmesemde yere çöküp ağlamıştım. Bebeğim sanırım seni gerçekten çok istediğimdendi o gözyaşlarım. Böyle güzel bir haberi babana telefonda veremezdim akşama kadar kalbim pır pır etti ve senin ağzından babana bir mektup yazıp  geliş saatinde kapının dışına iliştirdim mektubun sonunda "babacığım bu kapı birazdan açılacak ve biz kocaman bir aile olacağız" yazıyordu. Onu dürbünden izledim okudu ve yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi bitanem işte ilk o zaman güldürmüştün babanı. İçeri girdi  "gerçekten mi?" diyebildi sadece sonra sarıldık o, ben ve sen
bebeğim..

Tahliller, kesenin görünüşü, kalp atışların ki muhteşemdi onlar, rutin muayeneler, ikli test, cinsiyet öğrenme heyecanı (Rabbim  gönlümdekini hediye etti), detaylı usg, şeker yükleme derken başlardaki bulantılarımı saymazsak çook güzel bir hamilelik geçirdim beni hiç üzmedin bebeğim.Yolun sonuna adım adım yaklaşıyorken hazırlıklarımızı tamamladık beşiğin, kıyafetlerin, ellerimizle yaptığımız şekerlerin her şeyin hazırdı bebeğim artık gelebilirdin. 38+6.ıncı gün muaynemizde suyumun oldukça azaldığını eğer bir sonraki günkü kontrolde de suyumun az olduğunu görürse suni sancıyla doğumu başlatmamız gerektiğini anlattı doktor teyzen. Ertesi gün 39+0.ıncı gün doğum çantamızı bile almadan geri dönmek ümidiyle ki suni sancı beni biraz germişti her şey doğal olsun sancıda kendiliğinden gelsin beklentisi ile sabah 8.30 da hastaneye gittik.9.00 da muayene oldum ve sonuç bir önceki günden de kötüydü suyum daha da azalmıştı ve riske etmemeliyiz yatışı yapıyoruz dedi doktor teyzen bebeğim. Kendimi normal doğuma hazırlamıştım defalarca doğum videoları izlemiş ve birçok doğum hikayesi okumuş olmama rağmen suni sancı beni korkutmuştu doğumhaneye merdivenlerden ağır ağır çıkarken avuçlarım terlemeye çenem titremeye başlamış ama yinede bunu babana belli etmemiştim. Beni içeri alıp hazırlayacaklar sen eve gidip çantamızı al gel dediğimde babanın yüzüne baktım kireç gibiydi anlaşılan oda biraz şaşkın ve korkmuştu.

Doğumhaneye girdim, sana kavuşmama az kaldığını düşünerek kendimi teselli ettim bebeğim. Sabah 9.30 da suni sancı vermeye başladılar 11.30'a kadar ara ara muayene edilerek NTS'ye bağlı kaldım bebeğim senin kalp atışların eşliğinde yüzünü görecek olmanın hayali ile sancılarımı bekledim. Artık sancıları hissetmeye başlamıştım ama öyle dayanılmayacak gibi değildi bitanem. Saat 13.00 gibi biraz odamda kalabileceğimi gelip sonra beni muayene için tekrar alacaklarını söylediler odaya geçmek için doğumhanenin kapısı açıldığında teyzenleri ve babanı gördüğümde tekrar titremeye ve kendimi sıkarak ağlamaya başladım can acısından değil korkudandı sanırım. Odaya geçtikten sonra sancılarım sıklaştı neredeyse hiç ara vermeden sancım gelmeye başladı ben ise hiç yatmadan odanın içinde gidip geliyordum. Her sancıda dualar ederek Rabbim yardım et diyerek dişlerimi sıkarak sancıyı geçiştiriyordum sonra tekrar sancı geliyor ve ben duayla birlikte bu sancıların seni bana yaklaştırdığını o zaman çekilebileceğini düşünüyordum. Bir saat sonra sancılarım çok sıklaştı bebeğim ve ben daha önce planladığım için epidural istedim ve uzman biri gelip doğumhanede epiduralimi taktı. Epiduralden sonra her şey toz pembeydi ağrılarım hafiflemişti hatta bir ara hiçbir şey hissetmeyip NTS'de 10 dk kestirmişim. Sonrasında tekrar odaya geçtim bu sefer gülüyordum ama yine yatmadım sürekli dolandım sanırım bundan dolayı açılmam hızlı ilerledi bebeğim ve artık doğum başlamıştı.

Beni doğum masasına aldılar karşımda bir saat tik tak baktım saat tam 15.55 ti buraya aldıklarına göre az kaldı birazdan göreceğim onu dedim. Ebe "hadi annesi gönder kızını bize bak saçlarına dokunabiliyorum çok yakın" dediğinde masadan doğrulup saçları ne renk dedim ve ebe gülümseyerek kumral annesi demişti.Ben ise kafamı tekrar masaya koyduğumda içimden tüüh bana benzemiyor o zaman  demiştim.:) İttirmeler, ıkınmalar biraz sohbet tekrar ıkınmalar derken baya yaklaşmıştın bize bebeğim. Son müdahale için doktor teyzen geldiğinde tamam artık bitti bu iş dedim .Gerçekten birazdan görecektim seni sandığım kadar çabuk gelmedin ama sonunda saat 16:29 da birden içim boşaldı ve yüreğim doldu gelmiştin işte bebeğim gördüm seni bembeyaz çekik gözlü saçlı bir bebek; hamileliğim boyunca senin karnın sivri, kalçan da büyümedi, yüzünü lekeler basmadı, eeee onu canın çekti bunu çekmedi yok yok bu kız değil erkek diyenler öyle bilinç altıma işlemiş ki önce gerçekten kızmısın diye kontrol ettim ve bir ohh dedikten sonra ağlamadığını fark ettim o anki korkumu anlatamam bebeğim doktor teyzen ben şimdi onu ağlatırım dedi ve gerçekten birkaç saniye sonra sesin tüm doğumhaneyi sen ise gönlümü doldurdun bebeğim.

Seni sol yanımda bir masaya koyup  temizlerken hemşireler bir kez daha sol yanıma işledin.Sonra sardılar seni bir beze yaklaştırdılar bana ve o muhteşem buluşma öyle yaklaştın ki bebeğim  kokun geldi burnuma ,yanağın yanağıma temas etti , göz göze geldik kıyamadım küçücük bir öpücük  kondurabildim yanağına parmağımla dokundum okşadım ve "pamuk gibi" dedim sadece gülümseyerek. Pamuk gibiydin gerçekten beyaz ve yumuşacık. Dikişlerim atılırken hiç canım yanmadı yansa da umurumda olmazdı gördüm ya seni sağlıklıydın tastamam, kızdın gerçekten :), ağladın da  şükür sen ağladın ben güldüm annem hala gülüyorum….:) Doğumdan çıktığımda babana zafer işareti yaptım başarmıştım çünkü Rabbim'in seni bize vermesine aracı  olabilmiştim tam da istediğim gibi bir doğum ile kazanmıştık biz seni… Rabbimin
en güzel hediyesi oldun miniğim bize neşemize neşe kattın meleğim İYİ Kİ DE GELDİN HOŞGELDİN:)

Beyhan Akyüz Yıldız

8 Ağustos 2013 Perşembe




Şeker tadında neşeyle mutlulukla kutlayacaginiz nice bayramlar...
Min&Cün&Can

6 Ağustos 2013 Salı

Son durumu bildiriyorum!!!

Bir kaç gündür yazmıyorum diye sakın uyku eğitiminden vazgeçtiğimi sanmayın. Evet mucize yaratamadım. 4. günde odada yalnız bırakmaya dayanamaz hale geldi kalbim. Sık sık girip pışpışlamaya başladım. Hatta tam zamanlı olarak odada kalıp ona şarkı söylediğim. şişştlediğim oldu. Ne yapayım dayanmak çok zor hepiniz biliyorsunuz. Ama yine de çok büyük aşamalar kaydettik çok şükür.


  • Cancan artık emzik kullanmıyor.
  • Bütün uykularını kendi yatağında uyuyor. (Eskiden gündüzleri hep ana kucağında uyurdu.)
  • Gündüz uykularınız süreleri uzamaya başladı. Tüm gündüz uykuları 30 - 45 dakika arasında olan Cancan tek seferde 1 ila 2.5 saat arasında gündüz uykusu uyumaya başladı.
  • Diş çıkartma döneminde çok sık uyanmaya başlayan Cancan sonrasında da her gece 2 - 3 kez kalkıyordu. Artık sabaha karşı 5 - 6 gibi sadece 1 kere uyanıyor.
  • Veee en önemlisi SALLANMADAN uyuyor.
Evet hala tam olarak başarmadık ama yine de iyiye doğru gidiyoruz. Yarın sabah tatile çıkacağız. Biraz önce eşyaları arabaya yükledik. Sanırım her şeyi aldım. Koca bir valizin yarısı Can'ın eşyası dolu. Ek olarak araba koltuğu, bebek arabası, park yatak, oyuncaklar, sokak çantası,fotoğraf makinası, plaj şemsiyesi hepsi Cancan için. Biz ise Cücü ile Valizin diğer yarısını dolduramadık bir de plaj çantası ve iki plaj sandalyesi. Hala aklım almıyor Getz'in içine nasıl sığdık biz yaa...

Cancan'ın uyku günlüğü 3. gün #direnanne

Galiba 2 değilde 3. gün daha zor oluyor. Aslında süre kısalıyor ama benim içim parçalanıyor dayanma gücüm azalıyor. İlk gün daha dirayetliydim. Sabah 06:30 da başladık güne daha doğrusu Can başladı. uyanınca babamız aldı geldi. Ben emzirdim sonra verdim babasına oynasınlar anne uyusun birazcık :) 08:33'te artık kaşını gözünü birbirine sokan Cancan'ı yatağına koydum. İlk iki gün yatağa ilk yattığında 3 - 5 dakika oyun oynayıp sakın duran Cancan bugün direk bağırmaya başladı. O hemen mızıldanmaya başlayınca bende hemen yüzükoyun çevirdim. 11 dakika içinde uykuya teslim oldu. Bu sırada 1 kez girip odasına onunla konuştum ve öptüm. 1 saat sonra ağlayarak uyandı. Bu sefer hemen perdeleri açıp uyandırmadım. Konuştum, sırtını sıvazladım sakinlemedi. Kucağıma aldım biraz ama hiç sallamadan biraz sakinledi yüzükoyun yatağına koydum indim aşağıya. İşte en zor kısım buydu 5 dakika kadar ağladı bense yukarı çıkmakla çıkmamak arasında gittim geldim. Ama iyi ki çıkmamışım yarım saat daha uyudu kuzum. 10:00 da kalktı.

12:00 gibi uyku sinyalleri veren Cancan'ı uyutmadan önce bu kez duşa sokmak zorunda kaldım çünkü hem dışarı çıkmıştık terlemişti hem de kustu üzeri kirlendi. 12:04 te yatağına koydum. 12:11 uyudu. Ağlarken çok terlediği için sırtına ter bezi koyup uyuduktan sonra aldım ve yine yan yatacak şekilde düzelttim kuzuyu. Tam 1 saat uyudu ve bu sefer ağlamadan uyandı  hatta yanına gittiğimde gülücük atıyordu.

14:48'de uyku sinyallerini alınca hemen odasına çıkarttım kuzumu 14:51'de yataktaydı. Artık yatınca direk ağlamaya başladığı için yüzükoyun yatırıyorum hemen. Cancan en yüksek desibelden başladı ağlamaya ve 15 dakika ağladı :( 2 defa girdim öptüm kokladım biraz pışpışladım ama pek sakinleştiğini söyleyemem. Bir ara vazgeçmeyi bile düşündüm. Yooo hayır yapmadım kocacık da destek verdi. #direnanne ve 15 dakika sonunda uyudu. 16:00'da uyandı

18:00 gibi çok uykusu gelince kestirsin diye yatırdım ama ilk 10 dakika hiç sesi çıkmadı. Sonra en yüksek deibelden bir başladı ki sormayın. 20 dakikanın sonunda uyumadığı için odasına girdim sanki yeni uyanmış gibi açtım perdeleri günaydın filan dedim aldım indim aşağıya.

Akşam sekize doğru banyosunu yaptırıp yatırdım oğluşu sadece 9 dakika ama çok yüksek sesle ağladı. İçim parçalanıyor. Kendimi kötü hissetmeye başladım ama en kritik bir kaç günü yaşıyorum. Sağlam durmam ve geri adım atmamam lazım. Yarım saat sonra yeniden uyandı ve ağlamaya başladı oğlummm offf bu gece bitsin lütfen. Öptüm kokladım biraz kucağıma alıp sakinleştirdim. Şeklini değiştirdim. 10 dakika sonunda uyudu.
21:38'de yeniden uyandı bu sefer yuz üstü çevirip biraz pış pışladım uyudu. Sabah 5:45'e kadar uyanmadı. :)



3 Ağustos 2013 Cumartesi

İpek Gül ve Derya'nın Hikayesi

Blogumun ilk tüpiş bebeği İpek Gül... Derya'nın minik kopyası... Boncuk gözlü bir melek o :)

Bebeğin Adı : İpek Gül
Doğum Tarihi : 15.02.2013
Doğum Haftası : 38+0
Boyu ve Kilosu : 50cm 3160gr
Hastahane: Özel Çınarlı Hastanesi
Doğum sekli :Epidural Sezaryen

Kaç zamandır yazıcam yazıcam diyorum ama bir türlü yazamadım. Bir de işe başladım hiç fırsatım olmadı. Ama doğum hikayelerini okudukça çok heveslendim. Hadi Derya dedim başla yavaştan.
Ben kendimi bildim bileli hep anneliği hayal ettim. Bana büyüğünce ne olacak dediklerinde ANNE derdim.
Zannederdim ki evleneceğim ve hemen bebişim olacak. Ama maalesef öyle olmadı. 2006 yılında evlendim. İlk yıl istemedik sonra da bayağı uğraştık. 2013'te de anne oldum sonunda.
Doktorlara göre hiçbir problemimiz yoktu tek sorun psikolojimiz. Çok istiyoruz ya ondan.
Önce yumurta takibi, sonrasında 4 kez aşılama ve  tüp bebek denemesi. Hepsi hayal kırıklığı oldu yani. Çok şükür ki 2. Denemede hamile kaldım. 15 kere deneyen kişilere göre yine de şanslı sayılırdık. Ama bana 2 kere bile yetti arttı bile. Yaşamayanlar bilemezler, ödediğiniz para ve hergün bilmem kaç kere yapılan iğneleri saymıyorum bile. O beklemek yok mu ömründen ömür gider bir de sonuç olumsuz olunca dünya başına yıkılır. İlkinde çok hevesliydik olmadı, doktor acı gerçeği! Pat diye söyledi. 2. De ise ben umutsuzdum ama Allah nasip etti işte.
Kadın doğum doktorumu yakın arkadaşımın tavsiyesi üzerine buldum. Kendisi Manisa’da çalışıyordu. Kendi dalında bayağı başarılı bir doktor (koskoca İzmir'de bulamadım) o kadar iyi o kadar babacandı ki yolda görsem sarılacağım o kadar yani. Tüm korkularım evhamlarım sayesinde gitti.  
Hamile kaldığımı öğrendiğim günden beri eşimle beraber isim listesi yapmaya başlamıştık bile ama cinsiyetini öğrendiğimiz gün karar verdik kızımızın adını, İPEK GÜL olacaktı. 6. Ayımı doldurur doldurmaz tüm eşyalarını aldık, odasını yaptık. Eee çok hevesliyiz çünkü, hep hayalini kurduğumuz şeyler birer birer gerçekleşiyordu nihayetinde.
Çok rahat bir hamilelik geçirdim. Ne mide bulantısı ne da başka şeyler. Doğuma son 1 haftaya kadar tabi ki doktor izni ile işten doğum iznine ayrıldım. Doğum 15.02.2013 te saat 07:00 de Özel Çınarlı Hastanesinde gerçekleşecekti. Zaten başından beri istediğim hastaneydi. Hastaneye ailemle beraber gittik. Doğum fotoğrafçısı tutmuştuk bizi kare kare çektiler. Odaya çıkmamla ameliyathaneye alınmam bir oldu. Eşim maalesef doğuma giremedi (doktorumuz izin vermedi). Bulutların üzerinde girdim doğuma ve lokal anastezi yöntemi ile doğum sorunsuz bir şekilde gerçekleşti.
50 cm 3,16 kg ağırlığında ismi gibi İpek bir kızım oldu. Şu an 5,5 aylık ve rahat bir bebek. Çok fazla gaz sancısı çekmedik, bir de şu ayakta sallanmaktan vazgeçse J

Cancan'ın uyku günlüğü 2. gün

İkinci gün ilk günden zor oluyor diyorlardı. hep öyle okumuştum internette. Neyseki bizim öyle olmadı. Gerçi her türlü zor bebişin ağlamasını dinlemek ama herşey onun iyiliği için. Ve bugün fark ettim ki zaten keyifli olan Cancan daha da keyifli bir bebeğe dönüşüyor. Evettt ikinci gün maceramız şöyle;

Nasıl yanımıza geldiğini hatırlamadığım Cancan sabah 7:30- 8:00 gibi uyandı. Net bir saat veremiyorum zira ben hala uyuyordum :) Neyse Bugünkü uykularımız nasıldı onlardan bahsedelim. İlk uyku için rutinlerimizden sonra 09:38 de yatağa koydum Cancan'ı. Önce yine sırt üstü ve uyku arkadaşı ile.  5 - 6 dakika sonra yüzü koyun çevirdim. Ağladı, söylendi, mızıklandı yapılabilecek ne varsa yaptı onu yataktan almam için. Oda haklı böyle uyunmuyordu anne beni kucağına al diyor. Ben ise direndim #direnuykusuzanne. Ara ara girdim çıktım odaya onunla konuştum biraz öptüm, sırtını sıvazladım. 20 dakika sonunda uyudu. Uyuduktan sonra yan yatma şekline çevirdim. Çünkü fark ettim ki oğluş yüzükoyun yatarsa 40 dakika sonra dönmek istiyor ve dönemeyince ağlayıp uyanıyor. Ve mucize oldu  kuzum uyanmadan tam 2 saat 15 dakika uyudu. Sonunda ben dayanamayıp öpüp koklayıp uyandırdım öyle tatlı uyandı ki. Ve uyanık olduğu süre boyunca gülücük saçtı etrafa.

15:15 gibi Can'da uyku hali başladı. Sinyalleri alır almaz, Guler anneannemizdeydik kaptığım gibi eve geldim, odasına çıkarttım.  Önce güneşe bye bye, bir ninni, sonra hoop yatak saat 15:24 :) Sırt üstü uyku arkadaşıyla oynadı biraz sonra mızıklanmaya başladı. Mızıklanmayı duyunca aldım öptüm yüzükoyun çevirdim yatırdım. Yine biraz ağladı ama bu sefer toplam 9 dakikada uyudu. 15:33'te uykuya teslim olmuştu kuzucum. Yan yatırıp rahatını sağladım ve indim aşağıya. Ohhh evimizi temizledim, yemek yaptım.17:00'da uyandı kuzum. Gece uykusunu etkilemesin diye bir daha uyutmadım.

20:20'de gece uykusu için yukarı çıktık. Alt değiştir, üst değiştir, emzir, sakinleştir, şarkı türkü derken 20:33'te bu sefer direk yüzükoyun yatağına yatırdım uyku arkadaşını koynuna koydum.18 dakika sürdü uyuması. Aslında daha kısa sürecekti ama ben hata yaptım. 2. kez odasına girdiğimde artık ağlamalar mızıldanma gibiydi. Öptüm poposunu azıcık pış pışladım daldı ama dayanamayıp tekrar öptüm ve terini silmek istedim. Sanırım bunları yaparken biraz fala kaldım odada çıkar çıkmaz ağlamaya başladı. hemde en yüksek volumden neyse ki 5 dakika sonra uykuya daldı. Uyuduktan sonra yan çevirmeyi unutmadım.

Gece 23:30, 02:00 civarı ve bırak saatini kalktığımı bile hayal meyal hatırladığım bir saatte 3 kere uyandı. İlkinde emzirdim, emmesi bitince hiç sallamadan yerine koydum. İkincide aç olmayacağını düşünerek yüzükoyun çevirdim Cancan'ı ve anında uyudu. Üçüncü net değil :) emzirmiş olabilirim. Bilmiyorum belki de rüyadır. Üçüncüye kalkmamış olabilir.


Cancan'ın uyku günlüğü 1.gün

Cancan'ın uyku günlüğü 3.gün

2 Ağustos 2013 Cuma

Meleklerin Getirdiği Aren ve Annesi

"Meleklere inanır mısınız?" bu soruyla Arzu Akoz Baharı fark ettim katıldığım anne grubunda. Evet inanıyordum. Bebeğimi onlardan istemiştim ve bana vermişlerdi. Arzu'nun bebeğini de melekler getirdi. Bir sürü acının üzerine Işık gibi doğmuş oğlu Aren...



Bebeğin Adı :   Aren Bulut
Doğum Tarihi : 05.03.2013
Doğum Haftası : 38
Boyu ve Kilosu : 50 cm 3760 gr
Doğum sekli :  Epidural Sezaryen
Hastahane:  İzmir Egepol Hastanesi


Kimine göre mucize kimine göre acıklı benim hikayem. İnsanın hayatta başına ne geleceği belli olmaz derler ya yaşadım gördüm. Bu benim başıma gelmez dememeli kimse. 07.07.2007 tarihinde evlendim eşimin Bodrum'da iş bulması ile 2008 Nisan ayında tası tarağı toplayıp gittik bilmediğimiz memlekete. Eşyalar taşınırken anladım bende bir değişiklik var ama hamile olacağım aklıma gelmedi, yeni ev yeni şehir telaşı ile geçti günler ve 20 gün geciken adetin sonunda test yaptım, ikinci çizgi çok az belirgindi araya sora buldum hastaneyi ama acemiyim ya doktorda uğraşmak istemedi sanırım def etti beni. O doktor bu doktor derken yolda özel bir poliklinik buldum içeriye girip 'ben sadece hamile olup olmadığımı öğrenmek istiyorum lütfen yardım edin' yaşanan küçük şaşkınlıkla beni muayene ettiler ve evet tebrik ederiz hamilesin :) Planlı olmadığı için sevinç ve şaşkınlıkla dolu günler geldi ne yapacağımı bilmiyordum doktora gidecek miyim ne zaman gitmeliyim derken 1 hafta sonra aynı polikliniğin kapısını çaldım. Doktorum kan tahlillerinde anormallik gördü ve 3 gün bekle tekrar gel dedi. O dönemde anladım ki ben şeker hastasıymışım apar topar İzmir’e gittim iki farklı hastanede yattım sonuç bebeğin özürlü olacak dediler ben ne kadar itiraz edip ağlasam da aldılar bebeğimi 11 haftalıkken. Bu bir aylık süreçte eşimden uzakta ve çok korkuyordum. Hani filmlerde olur ya kapı kapanır herkes dışarıda kalır ve sen büyük bir korku içinde bilmediğin bir yerde kalırsın. Eşimi almadılar yanıma ne olur 5 dakika göreyim dedim kapattılar kapıyı üstümüze. Çok ağladım günlerce aylarca hep ağladım bebek görmek bile benim için acı vericiydi. Tekrar hamile kalmayı düşünmeden 3 yıl sonra 2011 yılında bir sürpriz daha ve ben hamileyim, bir defa oldu diye tekrar sorun olacak değil ya hamileliğim çok iyi gitti kızım olacaktı. Geldik birlikte 38. Haftaya hareketleri azaldı bir anormallik var dedim doktora. Yeri daraldı normaldir dedi, cahillik bilen ne derse inanıyorsun işte ben de inandım. İzmir’e gittim yine, doğum günümden 4 gün önce işaretim geldi annem ve ben varız sadece babam ve eşim bodrumdalar, bir arkadaşım götürdü hastaneye doktorun yanına girdik hemen uzandım sedyeye sancım falan yok her şey normal. Kadının yüzü değişti başka doktor çağırdı o da baktı haklısın dedi ve bana dönüp hayatımın büyük acısının haberini verdiler bebeğim ölmüştü. Hiç tepki veremedim tek söyleyebildiğim biz onu gömecek miyiz oldu annem ağlıyor ben sadece bakıyorum. Hastaneden dışarıya çıkmak istedim çıkarmadılar. Hemen tekerlekli sandalye geldi oturdum gidiyoruz servise hasta bakıcı bayan doğum geldi demek gözün aydın dedi yüzüne baktım sadece o öldü dedim ve kadın yutkundu. Ona bu şekilde cevap verdiğim için çok kızdım kendime üzmüştüm onu da. Servise çıktık yanıma doktor geldi suni sancı vereceğim sana sezaryen yapmak istemiyorum dedi böylece yine hamile kalabilirsin. Akşam üstü saat 16:00 da sancı verildi gece yarısı 24:00 da doğumhaneye gittim. Tek isteğim onun içimden çıkmasıydı uyumak istiyordum ama canım çok acıyordu. 3 saat uğraşın sonunda bebeğin başı çıktı ama omzu takılmıştı ve doktor panikledi başı kopuyor dedi o an çığlık çığlığa ağlamaya başladım bana sus diye bağırdı sürekli öleceksin sus dedi karnıma bastırıyorlar ağzımdan sular çıkıyor nefesim kesiliyor. Ne olur annemi göreyim öleceksem dedim sadece, şükürler olsun ki bitti bebeği aldılar. Kızımın yüzünü ne ben görebildim ne de başkası verdiler toprağa bir hafta sonra gidebildim mezarına   :( İşten ayrıldım artık evde kendime oyalayacak şeyler yaratıyordum. Doğumdan 3 ay sonra ölümü kabullenemediğim için tekrar hamile kalmıştım ama onu da 3 aylıkken kaybettim. 2012 temmuz ayında bir arkadaşım meleklerle ilgili bir kitap önerdi, onlar hayatıma girdiğinde değişti bazı şeyler dedi ben de merakla koştum kitapçıya kitabı buldum ve aldım içinden bir melek kartı çıktı.  İçindeki çocuk 'içindeki çocuğu sev onun sevgi ve şefkate ihtiyacı var' işte bu yazıyordu kartta okur okumaz aklım durdu adetim gecikmişti 4 gün olmuştu ve ben fark etmemiştim. Artık anne olmak istemiyordum. Gidip hemen test aldım ve pozitif çıktı, yine ağladım uzun uzun çok ağladım. Aynı şeyleri yaşayamazdım bir daha, gücüm yoktu buna. Apar topar İzmir’e gittim zorlu bir hamilelik başladı korkularla dolu. Doktoruma çok güvendim ama o da beni her gördüğünde korku ile baktı. Günde en az 5 defa iğne oldum hap kullandım, kanımda pıhtılaşma ve tiroid çıktı. Kimsenin bu kadar ilaca ve geçmiş 3 kaybımdan dolayı umudu yoktu. Sabırsızlık ve korku ile geçti dokuz ay hele son haftalar geçmek bilmedi. 38. Haftayı doldurur doldurmaz sezaryen ile küçük erkeğimi aldım kucağıma. Benim küçük mucizem ismi de ışıktan gelen demek bana meleklerin hediyesi belki de ışıkla geldi ve dünyamı aydınlattı.
Arzu Akoz Bahar


Siz de doğum hikayenizi paylaşmak isterseniz mineolcum@gmail.com 






Artık Sadece Dersimiz UYKU :)

Takip edenler bilir Cancan  ile en büyük sıkıntımız uykuya geçişti. Gazlı bebeğimi küçücükken sallayarak uyutmayı başarmış anneanneyi öperek allah razı olsun  sonunda uyudu diye kutlayarak kucaklayan ben aylar sonra anne kız bu çocuk şimdi nasıl uyuyacak sallanmadan diye söylenmeye başlamıştım. Kendisi uyku eğitimi veren, bu konuda çok araştırmış ve ya  danışmanlık alan bir çok farklı kişi ile konuştum. Bunlardan bir kaçı söyledikleri ile düşünmeme ve bu kararımı perçinlememe destek oldu. 

İlki Elfana; bana acil sallamayı bırak ileride bir su bidonunu kucağında salladığını düşün nasıl olacak demişti :) Haklıydı hatta ötesi vardı. Su bidonu sallamaya itiraz etmeden öylece kucakta yatardı ama Can öyle değil. Ağlıyor, bağırıyor kendini itiyor. Sallamadan gözünü kırpmayan çocuk sallanmayı da istemiyordu. 

Pınar Sibirsky'nin sitesinin müdavimiydim zaten yine bir gece neler yazmış diye bakmaya eğitim öncesi bilgi tazelemeye girdiğimde Prima Uzman Kurulu'nun Pınar Sibirisky ile yaptığı görüşmenin videosunu gördüm ve izledim. İşte sorumun cevabı oradaydı. Belkide çocuğunuz sallanmak istemediği için ağlıyor. Olabilir miydi? Video için tık tık...

Sonra Ayşe ile konuştum. O uyku danışmanından destek almıştı. Bana uyu eğitiminde 4. aydan sonra emziği de bırakmak geretiğini. Korkmamamı söyledi. Beni cesaretlendirdi. ve bazı detaylar yazdı. Bu detayları zaten neler yaptığımı anlatırken göreceksiniz.

En son dun doktor kontrolümüzde uyku konusunda çok sıkıntıda olduğumu Can'ı artık sallayarak da uyutamadığımı, o ağladıkça benimde ağladığımı söyledim Sibel Hanım'a. Acaba bir pedagogtan yada uyku danışmanından destek almalı mıydım? Yada sorun bende olabilir psikoloğa mı gitmeli? Sibel Hanım şöyle dedi " eğer ağlayacaksanız kendi halinize ağlayın bana hiç vakit kalmaıyor bu çocuk uyumayınca" diye çocuk ağlıyor diye ağlamaya gerek yok. Uyku temel bir ihtiyaç uykusu gelen çocuk er yada geç uyuyacaktır. Ama çok ağlıyor huysuzlanıyor uyumayınca itirazıma. Sibel Hanım'da i,tiraz etti. Bırakın ağlasın bierşey olmaz. 0 - 2 yaş dönemi unutulan döemdir. Kimse o günlerşniş hatırlamaz.

İşte o gazla geldim eve ve sallama devrini kapattım. bizim evde 6.ayın başı bir milat. 

Ve işte Canın uyku günlüğü

1. gün
ilk uyku
Uyku rutinimizden sonra Can'ı yatağına sırt üstü yatırıp emziğini verdim. Sonrada eline uyku arkadaşını. ilk 3 -4 dakika uyku arkadaşı ile oynadı. sonra mızıldanmalar ve hafif ağlama başladı.5. dakikanın sonunda odaya girip onunla konutum. Burada olduğumu, onun uyuması gerektiğini söyleyip bu sefer yüzükoyun yatağa yatırdım. Bu sefer daha güçlü şekilde ağlamaya ve bağırmaya başladı. Belki bazılarınız vicdansız diyecem ama sesini daha az duymak için aşağıya indim ve Cücüyü aradım. onunda desteğiyle bekledim. 6 dakika sonunda uyumuştu. Başardım. toplam 11 dakika sonunda uyumuştu. Ve bu uykusu tam 50 dakika sürdü. Normalde 20 dakika sallayarak uyuttuğum Can yarım saat sonra kalkardı.

ikinci uyku
yine aynı uyku rutiniyle Can'ı yatağına koydum. önce sırt üstü ve uyku arkadaşını verdim. Bu arada bir önceki uykuda ağlarken emziği düşürmüş ve öyle uyumuş. hoop emzik yok oldu bir daha vermedim.Önce sessizlik sonra mızıltı ve hafif ağlama, 6. dakikada girdim odasına. Yüzükoyun çevirdim öptüm biraz konuştum çıktım. ağlamalar dinmedi tabi. 6 dakika sonra bir daha girdim.Sırtını oksadım, öptüm konuştum, çıktım. ağlaması bir süre sonra kesildi. Tam 18 dakikada uyudu. 44 dakika sonra uyandı, daha doğrusu ağlamaya başladı. kucakladım günaydın dedim ama baktım uyanmak istemiyor ağlamada bitmiyor biraz emzirdim benim yatakta yatarak hoop uyudu. uykusunu yaklaşık 2 saate tamamladı. Bu Can için gerçek bir rekor.

Gece uykusu
Aşı olduğumuz ve aşıdan sonra 2 gün duş yasak olduğu için önceden alışkın olduğu uyku rutinimiz bozulduğu halde Can 22 dakika içinde uyudu. O uyuyana kadar 3 defa otasına girdim. Birinde onu yüzükoyun çevirdim. dğerlerinde konuşup öptüm. Uykuya daldıktran sonra ise şeklini yüzükoyundan yan yatşa çevirdim çünkü oğluş henüz kendi kendine yüzükoyundan geri dönemiyor ve yan yatarak uyumayı seviyor. Gece 1 gibi kalkıp emdi ve geri yattı. Yalnız bir sorun var ki sabah uyandığımda Can yanımdaydı ne zaman getirdim hatırlamıyorum :) Otomatiğe bağlamışım sanırım.

Gündüz uyku rutinimiz şöyle;
Odaya gitme, gerekli ise alt değişimi, güneşe bye bye diyerek perdeyi kapatma, biraz şarkı ile sakınleşme, iyi uykular öpücüğü ve yatak.

Gece uyku rutinimiz;
Banyo, kremlenme ve masaj, giyinme, emzirme, biraz şarkı, iyi geceler öpücüğü ve yatak.

Biz bir yola çıktık. Darısı benim gibilerin başına

Not: ben uyku eğitimi konusunda en çok bilgiyi www.mykundak.com sitesinden aldım. Tavsiye ederim.


Uyku ile ilgili diğer yazılar

Derdimiz ve dersimiz Uyku 1

Uyku Danışmanı Pınar Sibirsky anlatıyor

1 Ağustos 2013 Perşembe

Huggies'den Gelen Telefon

Dün gece yazdığım bebek bezi karşılaştırma yazısından sonra bugün öğlen Huggies Ürün Müdürü Gizem Hanım telefon açtı. Öncelikle numune gönderimine çok önem verdiklerini benim elime ulaşmadığını söylediğim numunemin aslında 13 Temmuz'da posta kutusuna bırakıldığını söyledi. Ama bir problem var ki bizim sitede posta kutusu yok :( Bekçimizde işten çıkmıştı büyük ihtimalle bahçede kaybolup gitti. Ayrıca ürünle ilgili yazdıklarımın üzerinden tekrar konuştuk. Müşteri geri bildirimleri onlar için çok önemliymiş bunu anladım. Bu arada kendisine Huggies ile ilgili olumsuz yorumlar okuyan ve bu yüzden denemeyi düşünmeyen annelerden bahsettim. Bu ürünün tamamen yeni olduğunu ve denemeden karar verilmesinin onu ve tüm firmayı çok üzdüğünü söyledi. Bu kişilere ulaşmak ve  numune gönderimi yapma istediklerini söylediler. Şimdi benden bir liste bekliyorlar. Eğer Huggies'in yeni bezini denemek ve denedikten sonra yorumlarınızı yazmak isterseniz. Bana 4 Ağustos pazar 18:00'a kadar bana mail atmanızı gerekiyor.
Ad- soyad, adres, bebeğin cinsiyeti ve kullandığı bebek bezi bedenini mineolcum@gmail.com adresine gönderirseniz numune gönderimi için firmaya yollayacağım.
Markaların biz annelere kulak vermesi ne güzel...

Minik Zibidim 6 aylık

Bu sefer bir ilk oldu ve biz hiç telaşsız, koşturmadan evden çıktık. Hatta be hatta randevumuzdan önce doktorun otoparkındaydık. Alışıyor muyuz ne çocuklu hayata:) 6 ay önce minicik bedeninin kucakladığım oğlum bugün 6 aylık minik bir dana oldu. Ve biz her ay olduğu gibi ayın birinde yine Sibel Hanım'a (Dr. Sibel Kılıçaslan) gittik. Acaba Sibel Hanım bizi her gördüğünde katıla katıla gülmek istiyor mudur? Bu ikisi her ay bu kadar saçma bir kaç soru nasıl buluyorlar diye :)  Neyse...

Can'ı soyduk Sibel teyzesinin ellerine teslim ettik. Hemen kalp atışları, ciğerleri, sırtı dinlendi sonra, gözler, kulaklar, boğaz, bıngıldak kontrolü, daha sonra pipi ve popo kontrolü :) Her şey yolunda bıngıldağı kapanmak üzere sadece yarım cm açıklık kalmış Dvit 3'ü kestik bugün itibariyle. Sonra baş çevresi ve boyu ölçüldü. En son tartıldı. Boy kilo artışı konusunda girdiğimiz iddiada berabere kaldık. Cücü kiloyu tutturdu ben boyunu. Oğluş 8440gr, 70 cm olmuş. Kilo olarak %70 , boy olarak %97 persentildeyiz bu ay. Anne babası selvi değil ama oğluş uzun boylu olacak inşallah.  Ve tabi bugün itibariyle ek gıdaya başladık. Neler yiyoruz nasıl yapıyoruz en kısa zamanda anlatmaya başlayacağım. Evet gelelim bu ayın sorularına. 

1) Demir damlasına devam mı? Kan tahlili yaptırmalı mıyız? 
Her bebeğin 1 yaşına kadar demir takviyesine ihtiyacı olurmuş. 1 yaşına kadar demir damlasını bırakmak istemek tartışmaya açık bir konu değil. Oğluşun  kilosuyla doğru orantılı olarak verilecek. Yani bu ay artık 8 damla ve meyve öğününde verilecek. Çünkü demirin emilimi meyve ile artarmış. Merak edenler için bilgi Ferrum Hausman kullanıyoruz.

2)Yürüteç - Hoppala kullanabilir miyiz?
7. aydan sonra günde 1 - 2 sefer 10 - 15 dakikayı geçmeyecek şekilde yürüteç kullanabilirmişiz. Memur mesaisi gibi çocuğu sabah koyup akşam almak olmaz tabi ama anneyi rahat ettirecek ufak tefek işini yaptıracak kadar olurmuş.

3)Horlama
Burun temizliğine daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Boö serum fizyolojik ve aspiratörle temizlenecek. Ağlamasına bakmayın dedi Ufff :(

4) Ara sıra öksürük
Boğazlarında hiç bir sorun yokmuş burunda birikenler akıyor ve ya tükürük kaçırıyor olabilirmiş.

5)Sol gözümüz hala hafif kayıyor. Uzman doktora başvurmalı mıyız?
Ailede önemli bir göz rahatsızlığı yok ise ve çocuk doktoru önermedikçe 6. ayda göz doktoruna gitmeye gerek yok. Hala devam eden hafif göz kayması normal, daha kasları tam olarak idame ettiremiyor.

6) Bebeğin mama kapları, biberonları için bulaşık makinası kullanabilir miyiz? Özel tercih etmemiz gereken bir deterjan var mı? 
Biberon, kaşık, mama tabağı her şey bulaşık makinasına giriyor üstelik özel bir deterjana da gerek yok.

7) Biberon ve mama kaplarına sterilizasyon yapmaya devam mı?
Hayır 6. ay itibariyle sterilizasyon hayatımızdan çıktı.

8)Dişler çıkarken rahatlaması için jel kullanımı.
Tercih size kalmış ama ben kendi oğlumda hiç kullanmadım öyle jeller dedi doktorumuz. Bu çocuğun gelişiminde normal bir süreç bunu kaldırabilir. Evet ağlayabilir, uyumayabilir ama doğal şekilde bu süreci devam ettirmek daha iyi her şeye bir ilaç kullanmayı tavsiye etmiyorum dedi. Tabiki çok zor kalınan durumlarda bir miktar jel ve ya yarım ölçek Calpol verebilirsiniz de dedi.

9) Diş temizliği ne zaman başlayacak. 
Hemen :) her gün dişlerimizi temiz bir tülbent parçası ile sileceksiniz dedi. Diş fırçası kullanımı için erken. Bu arada 3. diş yoldaymış. - Uykusuz her geceeee .... -

10) Tv izlettirmek.
Asla asla asla. Günde 3 5 dakika, özel içerikli bebek kanalı bile olsa Tv önermiyor doktorumuz. Zaten bizim evdeki LCD süs olsun diye almıştık.

11) File emzik
Yeni nesil silikon uçlu file emzik mi yoksa eskilerimi kullanmalıyız diye sordum. Eğer amaç çocuğun dişlerini rahatlatmak ise file şeklinde olan klasikler yok meyve püresi yerine vermek ise silikon uçlu olanlar dedi.

12) Uyku, uyku, uyku.... 

Ayın gülümseten soruları :)

13) Duş başlığından direk gelen su bebeğin başını yada pipisini acıtır mı?
Elbette hayır.

14) Mine :Artık fotoğraf çekerken flaş kullanmaya başlayabilir miyiz?
Doktor: Anlamadım?
M: Hani flaş kullanmıyorduk ya gözlere zarar vermesin diye artık kullanabilir miyiz?
D: O sadece ilk 1 haftaydı tabi ki kullanabilirsiniz. :)

Bu kadar çok soruyla karşılaşıp, dakikalarca çenemizi çeken tatlı doktorumuz çıkarken bize hala aklınıza bir şey takılırsa çekinmeyin arayın diyordu. Hamilelikte de şimdide doktordan yana yüzüm güldü. Teşekkürler Sibel Hanım.