31 Temmuz 2013 Çarşamba

Yeni Huggies, Prima Premium Care, Prima Aktif Bebek Karşılaştırma

Bir çok anne için en önemli konulardan bir tanesidir bebek bezi. Daha minik kuzu dünyaya gelmeden forumlar okunur, eşe dosta sorulur. Hangisi daha iyi, daha güzel emiyor, pişik yapmıyor, rahat ettiriyor.... bu liste böyle uzayıp gider. Ben Cancan doğduğundan beri Prima Premium Care kullandım. İlk doğduğunda 0 beden almıştık bir paket nasılda minikti ama oğluşumun poposunu çok güzel kavrıyordu, göbek bağının da altında kalıyordu. Tek kelimeyle süperdi. Premium Care'dan hep çok memnun kaldım. Benim doğru düzgün bağlayamadığım bir kaç sefer dışında hiç sıkıntımız olmadı.  Ta ki 4 numara Premium Care ile karşılaşıncaya kadar :( Nereye gitmişti benim bembeyaz içi petek dokulu sıvı kakayı hüüpp diye çeken bezim :( Arkasından çok üzüldüm karalar bağladım resmen ama yapacak bir şey yoktu. Küçük zibidim büyüyordu ve artık 4 numara beze ihtiyacımız vardı. İşte bu aşamada Prima Aktif bebek ve Huggies'in yeni çıkan bezini denedim.

İşte size 3 bezin benim açımdan karşılaştırması;

Dış dokusu
Üç bez içerisinde dış dokusu en yumuşak ve pamuklu olan Premium Care, en naylonlu gibi olan ise Huggies.
İç dokusu
Üçünün de iç dokusu oldukça yumuşak ama en yumuşak olan Huggies.
Kalınlık
Üç bez arasında en ince olan Aktif Bebe en kalın ise Huggies. 
Yan Bantlar
Premium Care ve Aktif Bebe'nin yan bantları daha fazla genişliyor. Hugiesin yan bantları daha az esniyor ama belinde yer alan lastikli alan bebeğin belinde boşluk kalmasını engelliyor.
Islaklık testi
İlk önce her üç beze de 1/2 kahve fincanı kadar su  döktüm. Yaklaşık 1 dakika sonra Huggies de hiç ıslaklık yoktu, Premium Care'de çok az bir ıslalık, Aktif  Bebe'de ise biraz ıslaklık vardı. Sonra üzerine 3/4 kahve fincanı kadar daha su döktüm ve 1 dakika bekledim. Bu aşamada üçünde de hissedilen ıslaklık aşağı yukarı aynıydı sadece Huggies'de çok az daha fazla.
Fiyat
Premium care içinden 46 adet çıkıyor fiyatı 26.90 TL / adedi 0.58 kr
Aktif Bebe içinden 62 adet çıkıyor fiyatı 26.90 TL / adedi 0.43 kr
Huggies içinden 46 adet çıkıyor fiyatı 21.90 TL / adedi 0.47 kr 

Yukarıda verdiğim fiyatlar ürülerin genelde market etiket fiyatları. Biz Premium Care'i hem Bizim Toptandan 22.90 TL'den aldık. Huggies şu anda Kipa ve Diasa'larda kampanyada 19.90 TL. 

Annelere sordum
4 - 6 ay arası bebeği olan 25 anneye sordum. Huggies'i denediler mi? Memnun kaldılar mı? Bu soruyu sorduğum 25 annenin 13'ü Huggies'i denemiş. % 38'i memnun kalmış % 62 ise memnun kalmamış. Memnun kalmayanlar daha çok Huggies'in kalın olmasından şikayetçi. Huggies'i denemeyen 12 anneden sadece 1 tanesi denemeyi düşündüğünü söyledi. Denemeyi düşünmeyenlerin bir kısmı kullandıkları bezden memnun oldukları için yeni bir bez arayışında değiller, bir kısmı ise Huggies  ile ilgili yapılan olumsuz yorumlardan dolayı denemek istemiyorlar.

Sonuç;
4 beden itibariyle Premium care çok gereksiz, İlk 3 beden için ise tek geçerimn. 4 beden Huggies ve Aktif Bebek'in ikisinde de memnun kaldım.  Açıkçası karar verebilmiş değilim hangisini kullanmalı. Huggies'in
bele ve popoya oturması daha güzel olmasına karşın Aktif Bebek daha ince. Aktif Bebek'te bacaklarda lastik izi çok fazla kalıyorken Huggies'de lastik izi kalmıyor.  Huggies'in iç dokusu ve dış tasarımı Aktif Bebek'e göre daha güzel. Tabi bu 6 aylık bir bebeğe sahip olan benim gözlemlerim. Eğer siz 4+ yada 5 beden bebek bezi kullanıyorsanız ve bezinin bebeğin poposunun altında sallanıyorsa Huggies'i bir deneyin derim. Ablam Maks'a denedi çok da memnun kaldı.

Primanın numune gönderme hizmeti olmamasına karşın Huggies talep etmeniz durumunda 2 adet numuneyi adresinize gönderiyor.  Gerçi 15 günü geçmesine rağmen benim numunem gelmedi ama belki sizin ki gelir. Huggies numunesi için tık tık...

Not: Bu yazı 2013 senesinde yazılmıştır. Aralık 2017 tarihinde yazdığım 2. oğlumda değişen bebek bezi tercihim için ilgili yazı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

31 Temmuz 2013

Tarihe not düşülesi bir gün bugün... Gelecek için yapılan planlarda kesinleşen kararlar var. İnşallah bir kaç ay sonra, işte o yazıda bundan bahsediyordum diyeceğim. Şimdilik Cücü ile benim aramda. Hazırlıklar kafamda bile olsa başladı bile... Heyecan duymamak elde değil....


Not: Hamile filan değilim, olmaya da bir süre niyetim yok yanlış anlaşılmasın :)

30 Temmuz 2013 Salı

Ahu Anne ve Mert Bebek

Ahu'da benim gibi bir Şubat Annesi. Endişeler içinde başlayan hamileliğinin sonunda kuzusunu sağlıkla kucağına almış. Hikayesi onun kaleminden... Teşekkürler Ahu Özel bizimle paylaştığın için

Bebeğin Adı :  Mert Özel              
Doğum Tarihi : 05.02.2013
Doğum Haftası : 38+0
Boyu ve Kilosu : 50,5 cm, 3300gr
Doğum sekli :  Spinal sezaryen
Hastahane:  Antalya Medusu Hastanesi

Evlendiğim ilk gün itibaren hep bebek istemiştim. 1 ay sonra hamile kaldım ve maalesef 6 aylıkken erken doğumla kaybettim. Büyük bir depresyonu ailem, eşim ve doktorum sayesinde atlatıp 3 ay sonra yeniden hamile kaldım. Öğrendiğimde babalar günü yeni geçmişti ve mutsuz kötü bir babalar günü geçirmiştik. Bebek beklentim olduğu için test yapmıştım fakat negatif çıkmıştı. Ben sürekli ağlamaya başlamıştım yeniden çocuğum olmayacak endişesi ile. Beklenen adet bir türlü gelmeyince bir akşam kendi kendime test yaptım. Gözlerime inanamadım hamileydim!!! Hemen ağlayarak eşime gösterdim. Umutlarımız yeniden yeşermişti. Hemen sağlık ocağında kan testi yaptırdım. Kesin hamileydim. Doktorumu aradım hemen gel dedi ve kesenin olduğunu gördük. Zorlu bir süreç beni beklemekteydi. Acaba tekrar kayıp yaşar miyim endişeleri başlamıştı.
6 haftalıktı lekelenmelerim başladı, eyvah dediğimiz anlar oldu.3 ay ilaç, iğne, yatarak ve bunun yanında sürekli istifra ile geçirdim.Bunların hiç birinin önemi yoktu tek istediğim sağlıkla dünyaya gelmesiydi. 29.hafta kontrolde doktorum bebeğin geliyor dedi. Akciğer geliştirici iğneler ve her hafta progestsan iğne olarak 38.haftaya kadar geldik. Doktor normal doğum olabileceğini söylese de ben korktuğum için spinal sezeryan istedim.
38. haftanın başı 5 Şubat :) aynı zamanda nişan yıl dönümümüze geliyordu..Doktorumuz  5 Şubat'ta alalım dedi. Bir gün önce öğlen fön çektirdim. Akşam saatlerinde artık heyecandan düşünemez hale gelmiştik.Yarın bu saatler ebeveyn olacaktık ve çok büyük sorumluluklar bizi bekliyordu.Yatma saati geldiğinde uyumak imkansızdı.Sabah 7 de hastanede olun demişti doktor ve saat sabahın 3 ü idi, vücudum yorgun düşüp uyuyakaldığımda. 6 da kalkıp hazırlanıp evden çıktık. Bu ev son kez bebeksizdi :)
Tüm kontrollerim NTS vs yapıldığında saat 9 buçuğa geliyordu. Ben artık ne zaman beni alacaklar diye sabırsızlanmaya başlamıştım. Saat 9:45 civarı beni almaya geldiler. Artık kalp atışlarımı ben bile duyuyordum. Heyecan, korku hepsi bir aradaydı. Anneler, eşim, ablam, arkadaşlarım herkes başımdaydı. Hepsini dışarıda bırakıp ameliyathaneye girdim. Önce hiç panik yapmadım.Hemşireler, anestezi uzmanı ve bir kaç kişi daha içeride günlük sohbetler ederek beni ameliyata hazırlıyorlardı. İçerinin soğuğu ve stres ile titriyordum. Spinal için oturtup kıpırdamamı söylediler ki önceki doğumumdan dolayı tecrübeliydim, korkmuyordum. Fakat oturduğum yerden titrediğim için beni tutmanız lazım istemsiz titriyorum dememe rağmen tutan olmadı. Spinal hemen yapıldı ve uyuşmaya başladım.Yatırdılar beni. Titremem geçmemişti ve parmaklarımı hissettiğimi oynatabildiğimi söyledim.Doğum öncesi fazla doğum okumanın zararı; hissediyordum filan denilmesi etkilemişti beni. O esnada doktorum geldi ve sohbet etmeye başladık. Hissetmeyeceğimi sadece dokunmaları hissedebileceğimi anlatıyordu. Eşim kamerayla doktorum izin verirse girecekti. Doktoruma eşimi alacak mısınız diye sordum. Eşini çağırın eşi gelmeden başlamayacağız diyordu doktorum. O esnada beni kesmiş bile :)

Ve ben dokunmaları bile hissetmedim. Eşim girdikten sonra 1 dk bile geçmeden oğlumu çıkarttılar. O an belki de sakinleştirici verdiler diye düşünüyorum. Ağlamadım hatta hiç bir şey hissetmedim duygu anlamında. Sadece ay ne kadar saçlı dedim. O an dünyaya gelen sanki benim çocuğum değildi. Nötürdüm. Ameliyat öncesi kararlaştırdığımız üzere oğlumu daha beni dikerlerken aynı odada sünnetini de yaptılar.
Toplam yarım saat sürdü tüm bu işlemler. Odaya çıktığımda ve oğlumu ilk kucağıma verdikleri zaman titremem devam ediyordu, hem öptüm hem ağladım. Anne olduğumu o zaman algılayabildim. Canım çok kıymetlidir ama hiç ağrım olmadı. 2 kere ağrı kesici yaptılar. Ertesi gün sabah taburcu oldum. Gene hamile olsam hiç korkmadan gene spinal olurdum :)
Ahu Özel

Babamızın Mert doğduğu zaman yazmış olduğu kısa bir yazı..
Koşmasana eşek sıpası düşecen..Akabinde düşeceksin..Dizin kanayacak..Hemen koşacağım..Önce bir "demedim mi ben sana"bakışı atacağım... Hafif bir sıyrık... Benim de canım acıyacak ama bileceğim ki böyle düşe düşe öğreneceksin hayatı... Hadi neyse geçti bir şey yok deyip kaldıracağım kollarından seni.. Tekrar gücü bulan bünyen sağa sola hızla koşmaya devam edecek... Sonuç mu?Baba öğütleri dinlenmez her zaman... Ama babaların iyi olsun diye bir gözü hep oğullarındadir..Hoş geldin benim MERT oğlum
Mustafa Özel


25 Temmuz 2013 Perşembe

Derdimiz ve Dersimiz UYKU - 3 -

Aslında bu yazının özünde dersimizin değil sadece derdimiz uyku. Özgüvenle ve hırsla, başarma isteğiyle çıktığımız uyku eğitimi yoluna Cancan'ın ilk dişini ve hemen arkasından ikinci dişini çıkartmasıyla ara verdik. Aslında buna tam olarak ara vermek denemez, başlayamadık. Arkasından 10 günlük İzmir - Foça günlerimiz, bu haftada tekrardan eve alışma sürecimiz derken günler geçti bitti ve biz hala sallanarak uyuyoruz. Ve üstelik benim o eski özgüvenim kalmadı. Nasıl yapacağım? Nasıl dayanacağım ağlamasına diye düşünmeye başladım. Üstelik acaba doğru bir şey mi yapıyorum? Her bebek kendi kendine uyuyacak diye bir şey yoktur belki? Kendi kendine uyuyacak diye bebişin psikolojisinde etki bırakmayalım birde. Gerçi kendi doktorum eğer memede uyuyorsa geceleri sıkıntı yok öyle uyusun dedi ama Cancan artık memede de uyumuyor genellikle. Fikrini aldığımız başka bir çocuk doktoru ise ağlatarak uyku eğitimi vermenin hiç bir zararı olmadığını, zaten uyandığında bunu hatırlamadığını, gün içerisinde iletişimimiz iyiyse sorun olmayacağı söyledi. Benim içim yinede rahat değil. Üstelik yatakta yalnız bırakmasam da  kucağımda sallasamda uykuya geçerken iyi ihtimalle mızıldanıyor Cancan. Öyle her seferinde de kucakta sallanmaya kanmıyoruz. Mesela dün gece yeni yöntem geliştirdik. Ben sırt üstü yatağa yatıyorum ayaklar yerde ama sonra Cancan'ısırt üstü göğsüme yatırıyorum ve öyle sallıyorum. Akşam öyle uyudu sabah uykusuna ise kucakta sallanarak geçti. Her seferinde farklı şeyler istiyor. Bir kere de kendi kendine uyuyakalsa ne olur dimi ama???  Uykusuzluktan mahvoluyor, ağlamaktan, mızıldanmaktan paralanıyor ama kendi kendine gözünü kapatmıyor zibidi. Yeni yeni ağlayarak uyanmalar başladı gündüz uykularından. Ve garip bir şey daha Cancan gündüzleri uzun uyuyunca daha az gülen bir bebek oluyor. 

Tüm bunları düşünerek fikir almak üzere bir pedagog'a gitmeyi düşünüyorum. İnşallah önümüzdeki hafta bu ziyaretimizi yapacağız ve pedagogun uyku eğitimi ile ilgili fikirlerini paylaşacağım.

Tüm bebekli annelere bol sütlü ve deliksiz uykulu günler dilerim.



Derdimiz ve dersimiz Uyku 1
Derdimiz ve Dersimiz Uyku 2

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Adalia Bebek ve Bilge Anne

Ailesinden dostlarından binlerce kilometre uzakta bir başına bekledi Bilge Adalia'sını... Elimden geldiğince yalnız bırakmamaya çalıştım, netten konuştuk uzun uzun ve 13 gün arayla doğum yaptık. İste Bilge ve Adalia Bengisu Hanım'ın hikayesi...




Bebeğin Adi :  Adalia Bengisu 
Doğum Tarihi : 18.01.2013 
Doğum Haftası : 38+3 
Boyu ve Kilosu : 49 cm, 3570 gr 
Doğum sekli : Epidural + spinal sezaryen 
Hastahane:  O.LV Ziekenhuis






Beş yıllık bir evliliğin ardından bebek yapmaya karar verdik eşimle ;) uzun uğraşlar sonunda 12 günlük hamileyken hamile olduğumu erken hamilelik testiyle öğrenip, soluğu doktorda aldım ve kan testiyle evde yaptığım testi de doğrulamış oldum. Bu kadar erken öğenmek avantaj mı, dezavantaj mı tartışılır tabi ama ikimiz de bu mutlu haberle çok mutlu olduk;) İlk üç ay geçene kadar da aile dışında kimseye söylememeye karar verdik. Gün geçtikte kendimi daha iyi hissediyordum attığım her adımda, yediğim her lokmada bebeğimi düşünüyordum; bu da bana mutluluk veriyordu. Nihayet beşinci haftaya gelmiştik ama bu mutluluğum kanamamın başlamasıyla bozuldu ve bizim için de panik günleri başladı. Doktorum panik yapmamamı söyledi fakat ne mümkün. Bu noktada yapılabilecek en büyük hata internetten arama yapıp bir şeyler okumaya başlamak. Siz siz olun doktorunuza kulak verin ve her bulduğunuz  web sayfasını okumayın. Kanamamın ağırlaşmasıyla acil servise gittik ve bir koca haftayı hastahanede geçirdim. Rahimde oluşan iki hematomun kanamaya sebep olduğu ortaya çıktı ve bebeğim yaşam savaşına başladı içimde. Her gün bebeğimin büyümesi ve hematomlarin küçülmesi için dua ediyordum ve 9 hafta sonra kanamam durdu, yatak istirahatim bitti.Bu arada 14.haftaya ulaşmış olduk.
      

Her şey normale dönmeye başlıyordu. Artık yüreğimiz ağzımızda geçirmeyecektik günleri derken sanırım biraz erken sevinmeye başlamıştık 16. haftada rahim ağzının açılmaya başladığı haberiyle yine yatak istirahatine başlamıstım. Hamileliğin verdiği duygusallık ve hassasiyetle her şeye karamsar tarafından bakıyordum ama yine de kendimi motive edecek şeyler bulmaya çalışıyordum. En kötüsü de yanımda yakınımda hiç bir arkadaşımın aile ferdimin olmamasıydı. Eşim ve ben her gün birbirimize destek olduk, sarılıp ağladık, güçlü durmaya çalıştık ve bunu da çok iyi bir şekilde başardık.

Yatak istirahati doğum yapma planlarımı da değiştirdi tabi ki. 3 yıldır gittiğim jinekoloğumun Almanya da olması sebebiyle yeni doktor arayışlarına girdim. Doğum yapacağım hastahaneyi de değiştirmek zorunda kalacaktım. Tek istediğim yeni doktorum da eskisi gibi bilgili ve empati yeteneği olan birisi olmasıydı. Yeni doktorumla tanışmıştım, ilk izlenimim olumlu oldu ve bana verdiği ilaçları (hormonları) kullanmaya başladım. Doktorum bu ilaçlarla erken doğum riskinin azalacağını ama yine de erken doğum olursa başvurulabilecek bütün yolları söyledi bize. Bana düşense stresten uzak, hareketsiz bir hamilelik geçirip, 2 haftada bir kontrollerime gidip zamanın geçmesini beklemek oldu tabi kaçar yolu yok öyle de yaptım. Benim tatlıyla aram iyi değildir hatta şeker içeren karbonhidratlarla da aram pek iyi değildir. Paketli gıdalardan uzak durmaya da çalışırım ama hamileliğimin 26. haftasında hamile diyabeti olduğumu öğrendim ve ilk önce diyet yapmaya başladım. Diyetisyenin bana söylediği ise sen zaten çok sağlıklı besleniyorsun ben sana diyet veremem sadece porsiyonlarını  küçültmeye çalış oldu. Küçülttük tabakları, yazmaya basladım yediklerimi ayrıca yemek öncesi ve sonrası kan şekerimi ölçmeye başladım. Evet ben iğne görse ağlamaya başlayan ben. Neyse az yemek de kar etmeyince doktorum insuline başlamaya karar verdi ve yine ben her yemekten sonra insulin yapıp kan şekerimi ölçmeye devam ettim hamileliğimin sonuna kadar. Tabi bunda hareketsiz kalmamın da çok etkisi var genetik etkenler dışında. Ha bu arada şiddetli baş ağrılarımı ve carpaal tunnel sendromumu unutmamak lazım.

 Bu kadar olumsuzluklara rağmen içinde bir canlının varlığını hissetmek, hatta kısa zaman içerisinde onu görecek olmanın verdiği heyecan çok farklı. Adalia'nin ilk hareketlerini ilk defa 16.haftada hissettim ilk önceleri zayıf titreşimler halindeydi daha sonra hareketler bir rutine dönüştü ve güçlendi. Bizim rutinimiz karnımız acıkınca oluyordu.Yemek saatlerim her gün ayni saatlerde olduğundan yemek saatim yaklaşında bizimkinin tekmeleri de başlıyordu. Bir de bir gün çok hareketli isek ertesi günü biraz daha sakin geçiriyordukDoğum yaklaşınca da hamilelik kursuna katılmaya karar verdik en azından haftada bir gün bir kaç saatliğine dışarı çıkacaktım  bana da iyi gelecekti, öyle de oldu. Yakınında böyle imkanı olan herkes eşiyle gitmeli. Hem profesyonel insanlardan bilgi ediniyorsunuz, hem diğer hamileler ve eşleriyle vakit geçiriyorsunuz hem de eşiniz bilgileniyor.
   
     Neyse doğum tarihim giderek yaklaşıyordu ve her doktora gidişimde doktorum da benimle mutlu oluyordu haydi bir haftayı daha devirdik diye. Tabi madalyonun diğer tarafı ise benim korkularım doğumum nasıl olacak, çok canım yanacak mi, hadi sancım evde yalnızken tutarsa derken doğum tarihine yaklaşık bir ay kala doktorum bebeğin biraz büyük olduğunu bir kez daha dile getirmişti. 4 kiloyu geçerse sezaryen doğum olacaktı. Bir çok nedenin de birleşmesiyle elective caesarean yapmaya karar verdik. 18 Ocakta Adalia Bengisu dünyaya gelecekti tabi daha erken kendiliğinden gelmeye karar verirse de normal doğumu deneyecektik.Onca ay erken gelecek korkusuyla yaşamıştık simdi ise her şey yolundaydı artık gelse de olurdu 37. haftadaydık ne de olsa.

Büyük gün geldi çattı.17 Ocakta hastahaneye yatacaktım gerekli testler yapılacaktı. 18'inde ise Adalia aramıza katılacaktı artık.  Ben tıbbi müdahalenin her türlüsünden korkan bir insanim tabiri caizse canım da pek tatlıdır. Bu nedenle korkudan ölmek üzereydim ebe beni hazırlamaya geldiğinde sabah erkenden. Dedim ya empati çok önemli diye doktorum beni çok iyi anladığı için sabah 08.00 da gelir gelmez yapmaya karar vermiş doğumu. Hazırlanıp ameliyathaneye gitmek üzere yola çıktık, ama ben korkudan titremekten başka hiç bir şey yapamıyordum, eşim de doğuma girecekti. Burada normal doğumun eşlerle yapılmasına izin verilirken sezaryene gelince durum öyle olmuyordu fakat ufak bir değişiklikle bu durumunda üstesinden geldik.
Adalia 08.18 de dünyaya geldi Ocak ayinin 18'inde ve o an anladım ki bütün korkularım boşunaymış. Hiç ağrı sızı hissetmedim. Duyduğum güçlü ağlama sesi ise hayatımda duyduğum en güzel ağlama sesiydi. Kısa bir koklaşmanın ardından aldılar minik kuşumu benden ama içim rahattı babasıyla yapacaktı ilk kucaklaşmasını;) Epidurali burada 3 gün boyunca çıkartmıyorlar ki acıyı hiç hissetmiyorsun negatif yani ise 3 gün boyunca yataktan kalkmıyorsun. Günde bir kere fizyoterapist geliyor ve onun yardımıyla ayağa kalkıyorsun ve doğum sonrası egzersizlere hemen başlıyorsun. Bebeğe bakma konusunda ise ebeler yardım ediyor fakat biz pek ihtiyaç duymadık babası yaptı her şeyini ben kendimi daha iyi hissedinceye kadar. Sütüm hemen gelmedi ama pompaların ve ebelerin yardımıyla bir kaç gün içinde gelmeye basladı. Tam bir hafta kaldık hastahanede sezaryenden sonra bir hafta, normal doğumdan sonra da 4 gün kalınıyormuş. İyi de oldu biraz kendimi toparladım neticede eşimden başka yardımcı yoktu o da minik kızımızla ilgileniyordu.

Adalia artık 5,5 aylık oldu. Bu kadar çabuk unutacağımı hiç düşünmezdim ama doğum öncesi yaşadığım bütün olumsuzlukları unuttum bile. Eski sağlığıma kavuştum eski kiloma kavuşmama ise az kaldı. Eeee ne de olsa 20 kiloya yakin kilo aldım. Bir bebeğin hayatımı bu kadar değiştireceği hiç aklıma gelmezdi ama oldu hayatımız tamamen değişti ve biz bundan çok memnunuz. Kızımın dilinden çok iyi anlıyorum. O daha şikayet etmeden, huysuzlanmadan ne istediğini bulup yapıyorum ve onun için her şeyi yapmaya hazırım onun mutluluğu için. Umarım dünyadaki bütün çocuklar çok mutlu olurlar, çocuk sahibi olmak isteyen çiftler ise bu duyguyu tadarlar.

   Umarım günü geldiğinde kızım da bu yazıyı okur;)

5 Temmuz 2013 Cuma

Bebişler için oyunlar - 2 - Haydi İzleyelim

Bu oyun bizim için aslında yeni değil. Cancan bunu çok seviyor. Sürekli bahçenin farklı yerlerine gidiyoruz. Komşu teyzeleri rahatsız ediyoruz yeni şeyler izliyoruz. Sırf bu yüzden balkonumuzun önündeki ağacı yılbaşı süsleriyle süsledik. Şimdi o süslere çok alıştı oğluşum ama ilk başlarda çok hoşuna gidiyordu. Değişik bir ev, değişik bir bahçe, farklı bir ortama girdimi sesi soluğu kesiliyor zibidimin. İki gündür Güler anneannesinin evine ve Betül teyzesinin balkonuna gidiyoruz. Cancan özellikle Betül Ablanın balkondaki pembe çiçekleri ve mor begonvili izlemeye bayılıyor. Har iki günde dakikalarca ilgiyle onları izledi. Biraz Betül Abla'nın kucağında,biraz pusetinde biraz benim kucağımda.  İzledi izledi izledi oğluşum. Biz bu oyunu neredeyse her gün bir kaç defa oynuyoruz. En sevdiğimiz oyunlardan, yeni yerler buluyoruz. Bazen de aynı ağacı değişik açılarda izliyoruz.

Kitapta oyun şöyle anlatılıyor;

Haydi İzleyelim

  • İzlemek için ilginç olan bütün yerleri belirleyin.
  • Bebekler eğer hareket eden şeyleri izleyebilirler ise mutlu olurlar.
  • Önden doldurmalı çamaşır makinası ve ya kurutucunun izlenmesi bebekler için eğlencelidir.
  • Ağaçlara yakın olan pencereler izlemek için harika yerlerdir ve ya bol miktarda uyarı için bebeğiniz ile birlikte dışarıda oturun
    • Uçan kuşları izleyin
    • Yoldan geçen arabaları izleyin
    • Rüzgarda sallanan ağaç dallarını izleyin
  • Çocuğunuz ilebirlikte oturup izlemek için zaman ayırın. Sizi yanındahissetmek ona dünyanın harikalarının tadını çıkarmak için ihtiyaç duyduğu rahatlık ve emniyet duygusunu verecektir.

Kitaptan bir not: Beyin araştırması derki; Sevecen bakım bebeğin beynine olumlu duygusal uyarılar sağlar.

Hoşgeldiniz Sinem & Ayşe

Bu fotoğrafta gördüğünüz 2 güzel bayan Sinem & Ayşe. Pembe şapkalı güzelimiz Ayşe; 6 Mayıs'ta aramıza katıldı. Haftalarca birlikte bekledik Can & Ayşeyi Sinem'le. Sonra Can geldi üçümüz birlikte geri saydık. Henüz tanışamadı Ayşe ile Can ama ilk fırsatta tanışmalarını istiyorum.
Önümüzdeki haftadan itibaren Sinem ve Ayşe Bebekler için Beyin Geliştirici Zeka Oyunları (Jackie Silberg) kitabındaki doğumdan 3 aya kadar olan oyunları oynayıp deneyimlerini bize aktarmaya başlayacaklar.  
Sizler için ilk sürprizim bu. Artık iki anne bir kız bir oğlanız burada. Önümüzdeki haftalarda bir sürpriz daha yapmayı planlıyorum. 

4 Temmuz 2013 Perşembe

Bebişler için oyunlar - 1 - Pıt Pıt Pıt

Yolunu gözlediğim kargocu gelmedi :( Cumartesi kargoya verilen kitaplar Çarşamba akşam üstü olmasına rağmen eve ulaşmayınca ve Yurtiçi Kargo telefona bakma lutfunda bulunmayınca attım Cancan'ı arabasına biz gittik kargoya. Kargolarım gelmiş ama bi zahmet getirememişler çok yoğunlarmış, telefonlara bile ellerinden geldiğince bakıyorlarmış Ne rahat bu insanlar ya sanki amme hizmeti yapıyorlar. Neyse orada biraz söyledim. Aldım paketlerimi geldim. Taaatammmm kitaplarım gelmiş. Oğluşuma 2 tane masal kitabı sipariş vermiştim. Masal Treni Çuf Çuf ve Masal Dünyası. Kendime Grinin 50 tonu. Ayrıca asıl amacım Kim West'in İyi Uykular, Tatlı Rüyalar El Kitabı ve 0 - 12 ay bebekler için Beyin Geliştirici Zeka Oyunları.

Kitaplar gelir gelmez dün gece Kim West'i okudum bitirdim. Şimdi tekrar okuyup kendime notlar çıkartacağım ve dişlerimizin çıkmasını bekleyeceğim. Sonra görev zamanı. 
0 - 12 ay bebekler için Beyin Geliştirici Zeka Oyunları (Jackie Silberg) kitabından da bugün oyunlar oynamaya başladık. Oynadıkça hem oyunun nasıl oynandığını hem de bizim zibidinin tepkilerini paylaşacağım. Bugünki ilk oyunumuzun adı aslında "Tıp Tıp Tıp" ama bana "Pıt Pıt Pıt" demesi daha kolay geldi.

Pıt Pıt Pıt  ( 3 ila 6 ay arası için)

  • İşaret ve ortaparmaklarımız ile bebişin vücudunun değişik yerlerine vuruyoruz. Ve vururken vücudumuzun neresi ise onun adını söylüyoruz. 
  • Bunu yaparken benim gibi şarkıyla yapıp çocuğunuzun kulaklarını haşat edebilirsiniz. Yada şiir gibi kafiyeler uydurabilirsiniz.
Pıt pıt pıt cancanın burnuu
pıt pıt pıt kulağı
Bu da ayağı .... gibi

  • Daha sonra bebeğinizin parmaklarını tutarak kendi vücudunuza vurun ve oyunu tersine çevirin.
Biz sabahtan sadece Cancan'ın üzerinde oynadık bu oyunu. Özellikle burnuna ve çenesine dokundukça kahkahalar attı. El, ayak ve göbeğe de gülerek ve bakarak tepki gösterdi. Şimdi uyuyor uyanınca tekrar oynacağım ve oyunu tersine de çevireceğiz.

Kitaptan bir not: Beyin Araştırması derki; bebekler dünya ile aşinalık oluşturmak içinçok değişik temas deneyimlerine ihtiyaç duyarlar.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Cancan 5 aylık


Eveeetttt 5. ayıda doldurduk. Dün sabah bizim evde yine büyük telaş vardı. Eyvahhh saat kaç olmuşş? Koş koş koş... Alt değiştir, üst değiştir, duş al giyin çantayı kontrol et. O nerede bu nerede?? Trafik çok kötü derken doktorumuza yetiştik. Sibel teyzemiz Cancan'ı muayene etti. tarttı, ölçü biçti, her şey yolunda. 7900gr 67,5cm olmuşuz. 1 ayda 600 gr az gibi geldi önce ama değilmiş artık ayda 500 gr civarı alacakmışız. Anne sütüyle devam ediyoruz beslenmeye. Ama ufak tefek altştırmalık olarak file emzik içine meyveler koyabilirmişiz. Damak tadını geliştireceğiz oğluşun birde soğuk meyve çıkan dişlere iyi gelirmiş, rahatlatırmış kuzuyu. Liste her zamanki gibi uzundu ne kadar saçma soru varsa ben sordum. yok orada bir nokta var o ne? Yok arada öksürüyor acaba üşüdü mü? Bütün soruların mantıklı açıklamarı vardı. Acaba bütün anne babalar bizim gibi mi? Sanmıyorum biz doktora yere düşen emziği verdik ama bişi olmaz dimi yada banyo yaparken dudağına köpük geldi napacağız? gibi sorularda soruyoruz :) Eğer varsa bizim gibiler söylüyorum yere düşen emziği bebeğinize verdiyseniz eve ayakkabı ile girmiyorsanız sorun yok. Arada olur böyle hatalar. Banyoda köpükmü geldi :) eee o zaten siz görmeden de o köpükleri yutuyor içi temizlenir :) bişicik olmaz takmayın kafanıza. 

Günün en önemli sorusu benim için gündüz uykularıydı. Ne kadar ve kaç sefer uyuması lazım 5 aylık bir bebeğin? Yaklaşık 4 saatlik bir gündüz uykusu 5 aylık bir bebek için yeterliymiş ama bu uykuyu 2 seferde mi yoksa daha çok seferde mi uyuyacağına o karar verecek. Biz şimdilik 3 yada 4 defa kısa uykular şekerlemeler yapıyoruz. Ama inşallah 2 uzun uykuya döneceğiz. Sipariş kitaplarımız hala gelmedi dört gözle onu bekliyorum. Gerçi Cancan'ın ikinci dişide yolda. Bu durumda uyku eğitimi için beklememiz gerekiyor dişler çıkana kadar ama kitap gelseydi iyi olurdu bari okumaya başlardım :( Cumartesi İstanbul'dan verilen kargoyu hala teslim edemeyen Yurtiçi kargoya da buradan saygılarımı göndermek isterim.

Bu arada fotğrafta sadece Cancan'a bakıp beni fark etmeyenler bir daha bakın saçımı kestirdim. nasıl olmuş?